Minik kızımıza merhaba demeden önce; bir süreliğine son baş başa gezimizi yapmak için Dubrovnik’i seçtik. Lokasyon tercihimizi yaparken, Hırvatistan’da bu kadar çok şarap tadacağımızı ve eve dönerken neredeyse bir valiz şarap alacağımızı hiç hayal etmemiştik 🙂 Hırvatistan şarapları hakkında o kadar fikrimiz yoktu ki, son günlere kadar açıp araştırmak aklımıza bile gelmemişti.
Şehir merkezinde, otelimizin çok yakınında bulunan bir şarap barında akşam soluklanırken denediğimiz şarapların beklenmedik çeşitliliği ve güzelliği sonrasında, 4 günlük gezimiz adeta bir şarap yolculuğuna dönmüş oldu. Hırvatların kendilerine ait üzümlerine bu kadar sahip çıkması çok hoşumuza gitti ve yeni bir şarap teruarını bilgi haznemize eklemiş olduk.
Dubrovnik; gerek şarap barı çeşitliliğiyle, gerek şarap müzesiyle, gerekse şaraphanelerin bulunduğu bölgelerin yakınlığıyla (1-2 saat), alternatif şarap rotası denemek isteyenler için oldukça uygun bir nokta. Avrupa’daki en iyi korunmuş eski çağ bölgelerinden biri olan bu şehirde tarihi gezi yaparken, şaraba doymak mümkün.
Otelimizin dibinde, ilk gece soluklanmak için uğradığımız bu şarap barı, Hırvat şaraplarına dair bütün bakış açılarımızı değiştiren yer oldu. Menülerinde oldukça kaliteli kadeh şarapların servis edildiği bu mekanda, 36 tane farklı Hırvat şarabını kadeh olarak tadabilmek mümkün! Bunlara ek olarak, düzenli olarak her hafta değişen şarap kadeh seçenekleri de sunuyorlar. Bizim gibi şanslıysanız yıllanmış bir Hırvat şarabını kadeh olarak tadabilirsiniz. 2008 rekolteli bir şarabı kadeh olarak tatmak oldukça keyifliydi.
Kadeh şarap servislerine ek olarak, mekanda akşam 9’a kadar şarap tadımı menüleri de bulunuyor. 7 farklı line-up ile çeşitli bir şarap tadım menüsü sunan mekan, Dubrovnik’i yeniden ziyaret edecek olursak listemizin ilk sırasında bulunuyor.
Dubrovnik Wine Museum
Fazlası ile turistik bir şehir olan Dubrovnik’te bulunan şarap müzesine karşı önyargılı yaklaştık. Turistik kaygılarla açılmış olabilceğini düşündüğümüz bu müze, bizi oldukça yanılttı. Müze Hırvatistan şarap tarihi, üzüm türleri ve şarap bölgelerine dair oldukça detaylı bilgiler sunuyor. Aynı zamanda müze gezisini tamamladıktan sonra 10 ile 100 EUR arasında çeşitlilik gösteren 7 farklı tadım menüsü ile birlikte tadım yapabilme olanağı da sağlıyor. Böylece teorik bilgi pratik bilgi ile pekişiyor 🙂 Müzenin bir diğer özelliği de Hırvatistan-Karadağ gibi ülkelerde son zamanlarda meşhur olan deniz altında yıllandırılan şarap örneklerini tadabilmeniz. Normal satışta fiyatı 340 EUR olan deniz altı amfora örneğinin de bulunduğu tadımlara erişim olması mükemmel bir hizmet. Müzenin çıkışında bulunan şarap satış kısmında ise bazı üretilerin kendisinden bile daha ucuza şaraplarını satın almak mümkün.
Neredeyse tamamen taştan oluşan bir şehirde 3 gün geçirdikten sonra, yeşillikler içerisinde tasarlanmış bir yerde oturabilmek bile mükemmel bir his 🙂 M’arden şarap barının kalitesi, hem mekanı hem de alternatif şarap menüsü ile öne çıkıyor. Diğer şarap barlarından oldukça farklı üzüm ve şarap türlerinin bulunduğu bu barda, Hırvatistan şaraplarına hakimiyeti arttırmak adına gelmek oldukça mantıklı. Özellikle butik üreticilerin kısıtlı sayıda ürettiği şarapları menüsüne alması ile bizi etkileyen bir nokta oldu.
Tercihimizi turuncu şarap tadımından yana kullandığımız bu mekandan oldukça mutlu ayrıldık.
Menüsü diğer şarap barlarına göre daha kısıtlı olsa da, özellikle yiyecekleri için tercih edilebilecek bir mekan. Sahibi de oldukça hoş sohbet 🙂 Şaraplar hakkında detaylı sohbetler edebilmek mümkün. Kadeh olarak sunulan seçenekler: Toplamda 6 adet beyaz, 2 adet kırmızı, 1 adet rose, 1 adet de köpüklü şarap.
Bakus Wine Bar
Gittiğimiz en turistik şarap barıydı. Kesinlikle çok güzel dizayn edilmiş, sırf dizaynından ötürü bile uğranıp bir kadeh şarap içilebilir.
Kadeh olarak ilk denediğimiz şarap bozuktu. Sömelye, bu şarap böyle diyip bize içirmeye çalışsa da şansımıza sahibi oradaydı da paramız çöpe gitmedi 🙂
Tadım menüleri yok, kadeh seçenekleri de biraz kısıtlı. Ama ambiansı için bir kadeh şaraplık uğranabilir.
Wine Bar Skar
Şehre 15 dakikalık bir mesafede bulunan şaraphanelerinde butik üretim yapan bir üreticinin şarap barı. Dolayısı ile menüsünde sadece kendi şarapları var. Şaraphanelerinde ürettikleri tüm şarapları tadıp ve üretim süreçleri hakkında sohbet edebilme fırsatı bulduğumuz için bizi mutlu eden bir şarap barı oldu. Şaraplarıyla ilgili çok büyük bir beklentiye girmeden giderseniz mutlu ayrılacağınız bir mekan olacaktır:)
Tadım menüsündeki 3 şaraba ek olarak 2 adet de yine kendi üretimleri olan likör ikramında bulunmaları da oldukça inceydi.
Genel Yorumlar-Notlar
Hırvatistan şaraplarına dair genel gözlemlerimiz ve farklı bilgiler:
Ülke şarapçılığının uluslararası arenada çok duyulmamış olmasının en büyük sebebi yerel üzümlerin Hırvatça isimleri olduğunu dile getiriyorlar. Bu ilk başta biraz saçma gelse de, bazı üzümlerin telaffuzu gerçekten o kadar zor ki, birkaç kere içmenize rağmen insan alışamayabiliyor.
Ülkedeki en meşhur kırmızı şarap üzümü: Plavac Mali. Zinfandel’in atası olan Crljenak Kaštelanski üzümü ile Dobričić‘in çaprazlanması sonucunda oluşmuş. Ülkede en çok üretilen ve işlenen üzüm, yıllanmaya oldukça müsait ve çok lezzetli şaraplar yapılıyor. Bizim de bu gezideki favori üzümümüz oldu. Farklı apelasyonların bulunduğu bölgelere ismi Dingač ve Postup olarak geçse de, etikette bu isimleri gördüğünüzde, Plavac Mali aldığınızı bilebilirsiniz.
Güzel yapılmış Dingac’lar gerçekten muazzam. Yıllanmış bir Dingac’ın en büyük özelliği tütün aroması. Tanenleri 10-15 yıllık yaşlanmaya rağmen yapısını koruyor.
Plavac Mali sonrası, ülkede en meşhur olan 3 beyaz üzüm türü Grk, Posip ve Malvasia. Posip’ten genelde daha yumuşak içimli şaraplar yapılıyorken, Grk‘tan ise gövdeli beyazlar üretiliyor. Malvasia ise aromatik şarap sevenleri mutlu edecek bir üzüm.
Beyaz üzüm seçeneği oldukça bol, kırmızılarda Plavac Mali haricinde bir çeşit görmek çok mümkün değil.
Genel olarak restoranlarda çok çeşitli beyaz ve kırmızı şarap seçeneği bulunuyor. Bu bile aslında ülkenin şarap ülkesi olduğunu gösteren ayrıntılardan biri. Oldukça şık bir restoranın menüsünde Türk şaraplarından bile örnek gördük ki, bizi bu gezimizde en çok mutlu eden anlardan biriydi.
Favori Şaraplar
İçtiğimiz en favori 5 şarabımız şunlar oldu:
Matusko, Dingac Royal Selection Barrique, Plavac Mali, 2013, Kırmızı Hırvatistan, Dingac: Burunda karamel, bisküvi, bebek bisküvisi, nugger dondurma. Olgunlaşmış siyah meyveler ve yoğun vişne. Damakta bütün aromalar burundaki yoğunluğunu koruyor. İçimi yumuşak ve yıllanma ile gelen aromalar damağı zenginleştiriyor. Özellikle bebek bisküvisi yiyor gibi bir hissiyat veriyor. Kokladıkça bile ağız sulandıran bir aroma yoğunluğu var. Mükemmel. 8/10
Radovanovic, Heritage, Grk, Posip, 2019, Beyaz, Hırvatistan, Dalmatian Coast: Renk altın sarısı, burunda ıhlamur, bal, ıhlamur balı, olgun sarı meyveler. Aroma yoğunluğu etkileyici. Damakta hafif tuzluluk var, çok iyi olgunlaşmış. Gövdesi yüksek, bitişi uzun. Fıçı aromaları derinden isli ve tütsülü tatlar şeklinde kendini hissettiriyor. Dengeli bir kupaj. 7.75/10
Edivo Navis, Mysterium From the Sea, Plavac Mali, 2016 Kırmızı Hırvatistan Dingac: Hırvatların meşhur deniz altında yıllanmış şarabı. Rengi deniz altında yıllanmamışa nazaran daha koyu. Burunda daha koyu meyveler. Fıçı karanfille hisediliyor ama baskın değil. Damakta yumuşak içimli, deniz altında yıllanmamışa göre çok daha hafiflemiş ve aromaları ön plana çıkmış. Denizin etkisi gerçekten hissediliyor. Baharatlılık yoğun, tanenler daha yoğun ama daha az köşeli. 7.5/10
Genelde şarap harici çok bir öneri yazmasak da, bu iki özel yeri yazmadan geçemedik. İki gün arka arkaya uğradığımız bu iki restoran/kafe, Dubrovnik’te mutlaka uğranması gereken yerlerden.
Barba, deniz ürünü sevenler için adeta bir cennet. Daha ağırlıklı kızartma-fast food konseptinde yemekler yapan restoranın deniz ürünlü hamburgerleri ve kalamar kızartması mükemmel. Karışık deniz tabağını pas geçmemekte fayda var.
Gianni ise süper bir tatlıcı/dondurmacı. Yediklerimiz o kadar iyiydi ki, fotoğraf bile çekmeden hüpletmişiz 🙂 Özellikle Black Forest isimli çikolatalı tatlısına bayıldık. Şarap tadımından acıkan bünyelerinizi bu mekanlarda şımartabilirsiniz:)
WSET3 eğitimi için planladığımız 1 haftalık Londra seyahatimizde, akşamlarımızı tabi ki boş geçmedik. Hem damağımızı sınava hazırlamak ( 🙂 ) hem de yeni keşifler yapmak için Londra’da bulunan şarap barlarını olabildiğince keşfetmeye çalıştık. Aldığımız eğitimin yoğun bir çalışma gerektirmesi bu keşifleri zora soksa da, en azından 4 adet şarap barına uğrama fırsatı bulabildik ve Londra’nın sunduğu seçenekler ve şaraba verdikleri önem ile şarap severler için neden önemli bir yerde bulunduğunu tecrübe etmiş olduk.
İlk araştırmalarımızda bizi çok şaşırtan bir nokta, Londra’da bulunan şarap barlarının fazlalığı oldu. Örnek olarak, sadece WSET okulu çevresinde bulunan şarap bar yoğunluğu:
Londra, gerek şarap barı sayısı gerek dünyanın her yerinden bulunan şarap çeşitliliği ile bir şarap sever için tam anlamıyla cennet gibi. Paris’te yaşadığımız şarap barı eksikliğinin üstüne burada adeta hayran kaldık. İngilizler içmeyi çok sevdiği için bar sayısı inanılmaz fazla, bunların içerisinde sadece şaraba yoğunlaşmış olanların sayısı da küçümsenemeyecek seviyede. Gelecek seyahatlerimizde, sadece bu şarap barlarını keşfetmek üzerine bir tatil planı yapmak için notlarımızı aldık.
Uğrama fırsatı bulduğumuz ve bir sonraki ziyaretimizde kesinlikle uğramayı planladığımız şarap barları (Google Maps’e eklemek için tıklayınız) ile ilgili aldığımız notlar:
Bedales of Borough Market
Pazartesi günü, önceden araştırıp seçtiğimiz çoğu şarap barının kapalı olması üzerine, rotamızı ender açık olan yerlerden birisi olan Bedales of Borough Market’a çevirdik. Mekan, genellikle İngilizlerin takıldığı oldukça lokal bir şarap barıydı.
Menülerinde toplam 20 adet kadeh şarap seçeneği bulunan bu şarap barında İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz gibi farklı ülkelerin yanı sıra Gürcistan, Bulgaristan gibi daha az erişilebilir şarapları da bulabilmek mümkün.
Kadeh olarak Prosecco, Champagne ve Cremant d’Bourgogne seçeneklerini aynı anda servis eden ender gördüğümüz yerlerden birisi olması da ekstra hoşumuza gitti. Champagne ve Cremant d’Bourgogne sipariş ederek birbiri ile kıyaslama yapma fırsatı bulduk.
Mekanın hızlı servisi ve atıştırmalıklarını oldukça beğendik. Ahtapot ve sosisi birlikte şiş olarak getiren, aranciniyi ise safranlı yaptıkları bu mekanda lezzetlerin hepsi orijinal ve oldukça lezzetliydi. Özellikle Pazartesi günü bir şarap barına uğramak istiyorsanız, burası doğru bir tercih olabilir.
Vagabond (Monument Şubesi)
Seyahatimiz boyunca açık ara gittiğimiz en iyi şarap barı olan bu mekanda, içecek servisi tamamen self-servis. Neredeyse 300 farklı çeşit şarabın, şarap dolaplarından self-servis olarak alınabileceği mekanda; kadehlerinizi 25ml, 125ml, 175ml’lik seçeneklerle doldurabiliyorsunuz. En uygunundan en pahalısına kadar farklı segmentten birçok şarabı içerisinde bulunduran mekan, şarap severler için damaklarını geliştirme fırsatı bulabilecekleri tam bir eğitim mekanı. Özellikle Hermitage, Chateaneuf-du-Pape gibi premium şarapları kadeh olarak servis ediyor olmalarına bayıldık. Londra’ya yolunuz düşmesi durumunda uğramanızı şiddetle tavsiye ederiz.
Farklı lokasyonlarda da aynı franchise konseptiyle benzeri mekanları bulabileceğiniz Vagabond’un en fazla seçenek olan şubelerinden birisi Monument şubesi.
Vagabond Monument’ten fazlası ile memnun kalmamız üzerine, Soho civarında gezerken birer kadeh şarap içmek için uğradığımız bu mekan, bize Vagabond Monument’i fazlası ile arattı. Mekan olarak daha küçük olması ve biraz havalandırma problemi bulunması bizim için olumsuz yönleri oldu. Yine de yaklaşık 100 adet civarı şarap çeşidinin bulunduğu bu mekanın bahar ve yaz aylarında daha keyifli olacağı kesin. Özellikle kış günleri için havalandırma problemi sebebiyle zor bir tercih olabilecek bu mekan, eğer ki Monument veya başka bir şubeye çok uzaksanız, yine de konsepti tecrübe etmek için gitmeye değer.
Baccalà Seafood & Wine Restaurant
Ana işletme konsepti restoran olsa da, Baccala şarap menüsüne çok özenmiş bir mekan. Haftalık olarak değişen kadeh şarap menülerinde yaklaşık 10 adet farklı seçenek bulunuyor. Şişe menüleri ise oldukça zengin. Konsept İtalyan mutfağı olduğu için, sadece İtalyan şarapları bulunuyor. Menüde şarapların geldiği bölgeler de ayrıntılı bir şekilde anlatılmış.
İtalyan ve Türk bir çiftin sahibi olduğu bu restoranda, biz gittiğimizde bir adet Türk garson da çalışıyordu.
Gerek yemeklerinden, gerekse ortamından fazlası ile memnun kaldığımız restoranı, özellikle leziz deniz ürünleri için ziyaret etmenizi öneririz.
Trivet
Milli gururumuz olan, ilk ve şimdilik tek Türk Master of Sommelier İsa Bal’ın ortağı olduğu, taze 2 Michelin yıldızlı (Biz gittiğimizde daha 1’di 🙂 ) restoran olan Trivet’te de bir akşam yemeğimizi yedik.
Taze WSET3’lüler olarak, şarap menülerini incelerken inanılmaz keyif alsak da, seçim yapmakta fazlası ile zorlandık, çünkü seçenek sayımız çok ve seçenekler mükemmel 🙂
İran’dan Kanada’ya kadar, dünyanın her yerinden şaraplara erişebileceğiniz Cellar isimli bu şarap menüsü, adeta şarap listelerinin kutsal kitabı diyebileceğimiz kadar zengin. Menü, şarabın tarihsel akışını ülkelerin isimleri ile birlikte göstererek başlıyor.
İngiltere’de kadeh Türk şarabı içebileceğiniz ender mekanlardan birisi olan bu restoranda hem beyaz hem de kırmızı şişe seçeneklerinde Gürcistan-Ermenistan-İran-Türkiye ülkeleri listenin başında bulunuyor. Bu da şarabın tarihine ne kadar önem verdiklerini gösteren noktalardan birisi olarak göze çarpıyor. İncelemek isteyenler, menünün online versiyonuna buradan erişebilirler.
Genel Yorumlar-Notlar
Perşembe-Cuma-Cumartesi günleri mekanlar inanılmaz kalabalık. Özellikle mesai bitişlerine denk gelen saatlerden itibaren (17-18) mekanlarda yer bulabilmek imkansız hale geliyor. Perşembe günü saat 18:15 itibariyle gezdiğimiz en az 5-6 adet şarap barının (Bir tanesinin kapasitesi çok büyük olmasına rağmen) hepsi doluydu. Saat biraz daha geçtikten sonra mekanlar boşalmaya başlasa da, Cuma ve Cumartesi günleri kalabalık çok daha fazla. Bu nedenle özellikle yoğun günler için rezervasyon yaptırmak şart.
Eğer seyahatiniz Pazartesi gününe denk geliyorsa, gitmek isteyeceğiniz mekanların çoğu kapalı olabilir. Google Maps’te neredeyse bütün mekanların açılış-kapanış saatleri güncel olarak bulunuyor. Bir mekana gitmeden önce açık olup olmadığına bakmanızı öneririz.
Favori Şaraplar
Bu barlarda dünyanın farklı yerlerinden bir çok şarap içmiş olsak da, bazı içtiğimiz şaraplar o kadar iyiydi ki, favori listemizi de eklemeden yapamadık.
Güney Amerika, gezmek için yıllar boyu hayalini kurduğumuz bir rotaydı. Özellikle Machu Picchu, gezi listemizin hep en üstünde yer alıyordu. Pandemi ve çeşitli sebeplerden ötürü birkaç kere iptal etmek zorunda kaldığımız Peru gezimizi, 2023 yılında rotayı büyüterek Büyük Güney Amerika rotası ile gerçekleştirme fırsatı bulduk. Gezimiz tamamen kültürel noktalar üzerinden kurgulanmış olsa da, uğradığımız şehirlerde bol bol şarap keşfetmeyi de ihmal etmedik.
Rotamız üzerindeki en büyük şarap bölgeleri Şili ve Arjantin’de çok kısa vakit geçirmiş olmamıza karşın bütün gezimizi şarap üzerine kurguladık. Peru ve Bolivya gibi şarap konusunda popüler olmayan yerlerde ise sürpriz keşiflerde bulunduk. Her gezimizde olduğu gibi, bu gezimizde de şarap peşinde koştururken çok keyifli anılar biriktirdik ve kürkçü dükkanımıza geri döndük.
Uğrama fırsatı bulduğumuz barlar, şaraphaneler ve diğer turistik gezi noktaları (Google Maps’e eklemek için tıklayınız) ile ilgili aldığımız notlar:
Lima (Peru)
Lima, birçok şarap kavına ve şarap barına ev sahipliği yapsa da, şehirde kesinlikle şarap kültürü yaygın değil. Var olan şarap barlarında çoğunlukla İspanya, Arjantin, Şili gibi diğer ülkelerin şarap seçenekleri bulunuyor. 1600’lü yıllarda 80 milyon litre civarı şarap üretimi yapan ve günümüzde sadece Ica Vadisi’nde 85 adet üretici olan Peru’da, bu şarap seçeneklerinin çoğunu maalesef şarap barları ve restoranlarda bulabilmek mümkün değil. Ülkenin en yaygın içeceği olan ve bir brandy türü olan Pisco, genel olarak ülkedeki içki kültürüne hakim. Bundan kaynaklı Peru, şarap konusunda ülkemize hem kültürel hem de tarihi olarak benziyor.
Zaman konusunda şimdiye kadar en dakik gördüğümüz mekanlardan. Gittiğimiz gün saat akşam 8’de açılan bu mekana 7:45’te varmış bulunduk. İçerisi açık ve hazır gözükse de, tam açılış saatine kadar bizi bekleterek saat 8’de aldılar. 🙂 prensiplerine uymalarından ötürü tebrik ederek giriş yaptığımız bu mekanın yemekleri oldukça güzeldi, özellikle mantarlı pizzalarını çok sevdik.
Kadeh seçenekleri haftalık olarak değişen bir menüye sahip olan bu şarap barında, her hafta farklı 3 adet beyaz ve 3 adet kırmızı şarap tadabilmek mümkün. Şaraplar genelde Peru, Arjantin ve Şili bölgelerinden seçilmişti, bizim tadım yaptığımız gün 1 adet Fransız şarabı da vardı. Daha farklı şaraplar sormanız durumunda (özellikle Peru şarapları) 1-2 tane daha şişe açarak size ekstra yardımcı olabiliyorlar. Servisleri ise inanılmaz profesyoneldi. Şarap seçkilerinde ortalama bulduğumuz şaraplar olsa da, keyifli bir akşam yemeği için çok keyifli bir mekandı.
Dil bariyerinden ötürü anlaşmakta biraz zorlandığımız bu şarap barında, Google Translate sayesinde bir nebze anlaşmayı başarabildik. 1 kadeh (15 cl) şarabı yaklaşık 25 SOL (6 USD)’ye alabileceğiniz bu mekanda, eğer şarap tadımı isterseniz kişi başı 3 adet 5 cl’lik küçük şarabı yaklaşık 60 SOL (16 USD)’ye alabilirsiniz. Kadeh şarap almanın çok daha mantıklı olduğu bu şarap barında, seçeneklerinizi mutlaka sormayı ihmal etmeyin. Mekana ilk ulaştığımızda kadeh olarak sadece 2 adet seçenek varken, deneyip devamı yok mu diye sordukça totalde 6-7 adet açık şişeden servis etmeye devam ettiler. Seçenek olarak yine dünyanın her yerinden şarapların bulunabildiği bu mekanda ağırlıklı olarak Peru-Arjantin-Şili şaraplarına ulaşabilmek mümkün.
Ana özelliği şarap kavı olan bu mekanda, normalde Coravin ile birlikte kadeh servisi de yapılıyor. Biz gittiğimizde Coravin’leri bozuk olduğu için tadım yapamadık ancak kalabalık giderseniz şişe açtırarak içebilmeniz de mümkün. Şarap kavları çok zengin, çalışanları İngilizce biliyor ve çok ilgili. Peru’da şarap hakkında İngilizce konuşabildiğimiz ilk yer oldu. Sorduğumuz bir çok soruya cevap verdiler. Sadece bunun için bile ziyaret etmeye değer.
La Esquina Bar de Vinos
Google Maps üzerinden eski menülerinde bol bol kadeh şarap seçeneği olduğunu görerek ziyaret ettiğimiz bu şarap barına ulaştığımızda, sadece şişe servisleri olduğunu gördük ve çok büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Ömrü hayatımızda kadeh servisi olmayan bir şarap barı da görmüş olmanın hafifliği ile birlikte, hız kesmeden keşiflerimize devam ettik.
Bonus: ChocoMuseo
Muscat üzümünden yapılan bir üzüm brandy’si olan Pisco bazlı farklı likörler yapan bu mekanda ücretsiz olarak bütün içeceklerin tadına bakabilirsiniz. Lezzet olarak birbirinden farklı likörlere sahip olan bu mekanda, biz özellikle ejder meyvesi (Passion Fruit) ve yer kirazı (Goldenberry) bazlı likörlerine bayıldık.
La Paz (Bolivya)
Bolivya, bütün Güney Amerika gezimiz boyunca bizi şarap konusunda en çok şaşırtan yer oldu. Özellikle Peru’nun aksine, gittiğimiz bütün restoran, kafe ve barlarda ağırlıklı olarak Bolivya şarapları bulunuyordu. Bu sayede Bolivya şaraplarını bol bol tadabildik. Daha önce şarap camiasında adını hiç duymadığımız bu ülkenin yüksek rakımda yetiştirilen üzümlerinden yapılmış orijinal şarapları içmek, bize eşsiz bir deneyim kattı. Objektif olarak yaklaşıldığında; lezzet olarak alışık olduğumuz şaraplardan çok farklı şaraplar sunan bu ülke, karakteristik şarapları ile bizi açıkça etkiledi. Tamamen iyot kokan 2021 rekolte Tannat şarabından tutun da, şimdiye kadar içtiğimiz en sert-keskin aromatik profile sahip Muscat üzümleri ile birlikte bizi oldukça şaşırttı.
Hay Pan
Menülerinde sadece Bolivya Şarapları olan bu şarap barı, kaotik La Paz ortamının içerisinde şarap aşıkları için adeta çölde bulunan bir vaha. Hem kadeh hem de şişe olarak bir çok seçenek sunan bu minik aile işletmesinde, toplam 6 adet şarabı kadeh olarak deneme fırsatı bulduk. Sahipleri çok iyi İngilizce bilmemesine karşın, eksikliği Google Translate aracılığı ile kapattık. 🙂 Yemeklerinden çok keyif almadığımız bu şarap barına, çok seçenekli Bolivya Şaraplarına erişmek adına mutlaka uğramanızı öneririz.
Kokain’in ham maddesinin elde edildiği Coca bitkisinin kullanımı, bölgede hala oldukça yaygın. Özellikle çay olarak tüketilen bu bitki, yüksek irtifada oksijen eksikliği için birebir. Şeker, çikolata vs gibi farklı tüketimleri de olan bu coca bitkisinin tarihini anlatmak için kurulmuş bir müze var. Müzenin kafeteryasında ise coca karışımlı bira ve şarap kokteylleri içebilirsiniz.
Normalde şarap bazlı kokteylerden çok keyif almayan bir çift olarak, Coca-Şarap kokteylini oldukça orjinal ve denemeye değer bulduk. Muscat üzümü bazlı-gövdeli bir şarap kullanılarak oluşturulmuş bu kokteylin dengesi çok iyi ayarlanmış. Farklı bir tecrübe için, bölgede iseniz denemenizi mutlaka öneririz.
Santiago (Şili)
Santiago, gezimizde en az vakit geçirdiğimiz yerlerden biri olmasına karşın, şarap konusunda en fazla seçeneklerin olduğu ülkelerden biriydi. Şehir merkezine çok yakın bir çok şarap bölgesi olması sayesinde, 2 şaraphane ve 1 şarap barı ziyaret etme fırsatı bulduk. Kaliteli şaraplarına doyamadığımız bu güzel şehirden; tadı damağımızda ve gözlerimiz yaşlı bir şekilde bir daha geleceğimiz günlerin hayalini kurarak ayrıldık.
Viña Cousiño Macul
Santiago şehrine yarım saat mesafedeki Maipo Vadisi’nde bulunan Cousino Macul, şehire en yakın şaraphanelerden biri. 1856’da kurulmuş olan bölgenin en eski şaraphanesi, ana üretim tesisini şehrin daha dışında bir yere taşıyarak bu eski tesisi sadece tadım yeri ve müze olarak korumuş.
Web sitesinde farklı konseptte bir çok tadım seçeneği ve rezervasyon olanağı olan bu şaraphane, özellikle haftasonları ve öğleden sonraları inanılmaz kalabalık. Normal programımızda öğleden sonra ziyaret etmeyi planladığımız bu mekanı, dolu olduğu için sabahın erken saatlerinde ziyaret etmek zorunda kaldık. İngilizce tadım saatleri İspanyolca’ya göre çok daha az olduğu için kontenjanların çok hızlı dolduğu bu mekana önceden rezervasyon yapmanızı kesinlikle öneririz.
Biz premium 6’lı şarap tadımı ve şaraphane turu paketini aldık. Kişi başı 30 USD’lik olan bu tadım seti, bir tık pahalı olsa da, Şili’deki tadımların ortalaması malesef bu seviyelerde. 3 adet şarap tadımının üretim tesisinde, 3 adet daha üst segment şarabın ise tesis gezisi bittikten sonra ikram edildiği bu paketin toplam süresi 90 dakika. Tadımı yetiştirmek amacı ile son kısımdaki sunum biraz hızlı yapılsa da, gerek çalışanların sıcaklığı, gerekse şarapların kalitesi ile mekan bizden tam puanı aldı. Özellikle tarihi mahzeninde şarap içerek hikayelerini dinlemek çok keyifliydi.
Tesisin en hayran kaldığımız kısmı, şüphesiz mahzenleri oldu. Hiç pencere olmadığı için ışık da olmayan bu mahzenlerde sadece mum ile görüş mümkün. Mağara tarzında yapılan bu eski mahzenler, doğal yöntemlerle soğukluğunu koruyor. İçerisinde 1900’lü yıllardan beri yıllanan bir çok şarap bulunuyor. En son yıllanmış şarapların bulunduğu yerin kapısı, İngiltere Başkanı 4 yıl önce ziyaret ettiğinde hediye amaçlı açılmış.
Mekana giderken şehir içi trafiği hesaba katarak mutlaka önden çıkmak gerekiyor, zira Google Maps trafiği şehirde çok doğru göstermiyor.
Santiago şehrine 1 saatlik mesafede bulunan bu üretici, Şili’nin en büyüklerinden. Ülkemizde de yaygın olarak bulunan Casillero del Diablo markasının da sahibi olan bu üreticinin tarihi çok eski. 1870 yılında kurulan bu üretici, 220 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş. Sahiplerine ait olan yine 1870 yılında yapılmış 22 odalı bir evleri bulunuyor. Şehre uzak oldukları için kendi kiliselerini de evin yanına inşa etmişler, 1950’lerde ise bu kilise halka açılıp tesisin içerisinden çıkarılmış. Bağları sulamak için yapay göl kurulan bu büyük tesis, şimdiye kadar gördüğümüz en fantastik şaraphanelerden biriydi.
Web sitesinde farklı konseptte bir çok tadım seçeneği ve rezervasyon olanağı olan bu şaraphane, Viña Cousiño Macul’e benzer bir kalabalığa sahipti. Bundan kaynaklı olarak gitmeden önce rezervasyon yaptırmakta kesinlikle fayda var.
MCC isimli 7’li paketi aldığımız tadım turumuzun ilk adımında, üreticilerin 1870 yılında kurulan evi dışarıdan gezdiriliyor. Devamında, bahçede bulunan açık alandaki tadım yerinde ilk 3 şarabın tadımı ve anlatımı yapılıyor. Sonrasında 20 farklı çeşit üzümün olduğu bağların gezisi yapılıyor. Devamında Castello del Diablo’ya da ismini veren şeytanlı mahzen gezisi yapılıyor. Bu gezide; eskiden bu bölgede meşhur olan şeytanın-hayaletin efsanesi, ışık şovları ile birlikte anlatılıyor. Son bölümde ise kalan 4 şarabın tadımı için ana gruptan ayrılarak sömelyelerden birisi ile birlikte farklı bir alanda detaylı bir tadım yapılıyor. Kişi başı 37 USD ödediğimiz bu gezi, şaraphane gezisi olarak oldukça zengindi. Şarap açısından ise ilk 3 şarap güzel seçilmiş şaraplarken, son 4 şarabımız biraz ortalama kaldı (Şarapların yanında verilen peynirler ise muazzamdı.). Bundan ötürü MCC haricinde alternatif paketlere de bakmakta fayda var.
Gezide elde edindiğimiz en ilginç bilgi ise, ana mahzenlerinin duvarlarında deprem dayanıklığını arttırmak amacı ile kullanılan yumurta akı oldu. Günümüz için basit bir teknik gibi gelse de, 1870’ler düşünüldüğünde gerek maliyet gerekse kullanılan teknik olarak oldukça komplike duruyor. Bu da ailenin şaraba verdiği önemi bir kez daha gösteriyor.
Santiago’daki akşam yemeğimizi Bocanáriz isimli muhteşem bir şarap barında yedik. Farklı şarap tadımı açısından tam bir cennet olan bu şarap barında, 32 adet farklı şarabı hem 5 cl hem de 15 cl olarak alabilmek mümkün. Şarap zenginliğine ek olarak mükemmel yemekleri de bulunan bu mekana, şehre gelirseniz uğramanızı kesinlikle tavsiye ederiz. Bir gün Santiago’ya taşınırsak haftada en az 1 defa uğramanın hayalini kurduğumuz bu mekana eğer gelirseniz, mantarlı risotto yemeyi kesinlikle ihmal etmeyin.
Bocanariz’den hemen 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan bu butik şarap kavı, İngilizce bilen sahibi sayesinde turistlere oldukça konforlu bir alışveriş imkanı sunuyor. Sahibinin önerdiği şaraplardan aldığımız seçkiden; şimdiye kadar içtiğimiz 2 şarabın, bütün gezimiz boyunca içtiğimiz bütün şaraplardan çok daha fazla beğendiğimizi hesaba katacak olursak, şarap satın almak için uğramanızı mutlaka öneririz.
Buenos Aires (Arjantin)
Buenos Aires, Santiago’dan bile daha az vakit geçisek de şehirde bir çok mekanda bulunan şarap dolapları sayesinde; 5cl, 10cl, 15cl’lik farklı şarapların kadehlerine erişebilme fırsatı bulduk.
Almacen Porteño
Buenos Aires’in en yoğun turistik bölgelerinden biri olan Boca’da bulunan bu markette, şarap dolabında 8 adet farklı çeşitte şaraptan tadım yapabilmek mümkün. Turistik gezi rotasında soluklanarak Arjantin’in farklı ve güzel şaraplarından tadım yapabilmek adına birebir bir mekan.
1853 The Wine Experience
Turistik olarak yine çok popüler olan San Telmo bölgesinde bulunan bu şarap kavında, şarap dolabındaki 6 seçenekten kadeh olarak servis almak yada şişe açtırmak mümkün.
Verilen şarapların kalitesinin yanında, bu şarap kavı bizi sahipleri ile birlikte mest etti. Bütün gezimiz boyunca müşteri ile en ilgili kişilerle tanıştığımız bu mekanın sahipleri İngilizce bilmemelerine karşın, bize şimdiye kadar yaptığımız en sıcak tadımlardan birini yaptılar. 6 kadeh şarabı toplamda 18 USD’ye içtiğimiz ve eve götürmek üzere aldığımız 3 şişe şarabın da sadece 27 USD tuttuğu bu mekan; gerek fiyat, gerek şarapların seçimi, gerekse çalışanların ilgisi ile birlikte gezimizdeki en favori mekanlardan biri oldu.
Tam da “Havalimanına neden bu kadar erken geldik, bu kadar süre içinde en az 1 şarap barına daha uğrardık.” diye hayıflandığımız anda denk geldiğimiz Fausto Wine Bar, bizi oldukça şaşırtı. Toplam 24 adet farklı şarabı 5cl, 10cl, 15cl seçenekleri ile alabileceğiniz bu şarap barı; havalimanında bütün güvenlik kontrollerini geçtikten sonra bulunuyor. Şarap tutkunları için inanılmaz bir hizmet olan bu şarap barı, aslında Arjantin’in gerçekten bir şarap ülkesi olduğunun da kanıtı oldu.
Mekan ile ilgili yaşadığımız en büyük şaşkınlık, fiyat kısımlarında yazan şaraplar ile altında bulunan şarapların birbirinden tamamen farklı olması oldu. Örneğin bir 2012 şarabı üzerinde 2023 şarabı ismi ve fiyatı yazıyorken, 2022 şaraplarında ise 2016 rekolteli farklı bir şarap yazıyordu. Şarapların şişeleri güncellenmiş ama dolapta bulunan elektronik ortamdaki isimleri ve fiyatları güncellenmemişti. Mekan çalışanlarını bu konu ile ilgili uyarmış olsak da, sistem güncellemesi yapamadıkları için bu konuda bir değişiklik yapamadılar ve bize seçtiğimiz kaliteli şarapları ucuz fiyatlarından verdiler. 🙂 Gezimizin son şansı olarak; havalimanında beklediğimiz süre boyunca, Arjantin şaraplarının son bir kez daha hem ucuz hem de keyifli bir şekilde tadına varma fırsatı bulduk.
Genel Yorumlar-Notlar
Şili ve Arjantin, şaraba gerçekten çok önem veren ülkeler. Her şarap severin ziyaret edip, uzun uzun gezmekten çok keyif alacağı yerler. Peru ve Bolivya ise; şarap konusunda herhangi bir iddiaları olmamasına karşın, farklı coğrafya ve iklim koşullarında ne kadar farklı şarapların çıkabileceğini görebilmek adına ziyaret edildiğinde kesinlikle şaraplarına bir şans verilmeli.
Peru’da içtiğimiz Malbec örnekleri, Arjantin Malbec’lerine göre çok farklıydı. Meyvemsi profili daha az, daha düşük gövdeli ve okaliptüs-kekik gibi daha baharat kokularının hakim olduğu bu Malbec’lerin, farklı bir bölgeden geldiklerini net bir şekilde söyleyen bir tarzı vardı.
Bolivya’da içtiğimiz şarapların hepsinin asiditesi çok düşüktü. Gece-gündüz farkının yüksek olduğu ve dünyadaki belki de en yüksek irtifada şarap yapılan bu coğrafyada, kitaplarda öğrendiğimiz yüksek asidite beklentisinin tam tersini tatmamız, bize en ilginç gelen tecrübelerden birisi oldu.
Torrontes üzümü, bütün Güney Amerika bölgesinde oldukça yaygın. Özellikle Peru, Bolivya ve Arjantin’de yaygın olarak erişebilmek mümkün. Bize yakın bölgelerde hiç bulunmayan bu üzümü, bu bölgeye ziyaretlerde bol bol tatmak gerek. Çok karakteristik bir aroma profiline sahip. Yeşil ve otsu kokuların yoğun olduğu bu üzüm; sevenin çok seveceği, sevmeyenin ise hiç sevmeyeceği bir aroma profiline sahip.
Carmenere, kesinlikle mükemmel bir üzüm. Bu gezimizde yeniden tam bir Carmenere aşığı çift olduğumuzu görmüş olduk. Gezi boyunca en beğendiğimiz 4 şarabın 3’ünde Carmenere bulunması da bunun yeniden onayı oldu. 🙂 Güzel versiyonlarında bulunan çiçeksi ve meyvemsi aromaların yoğunluğu, adeta Muscat üzümü ile kupajlanmış bir kırmızı şarap hissiyatı veriyor.
Malbec üzümü gerçekten çok zor bir üzüm. Ülkemize ithal edilen versiyonlarında yaşadığımız redüksiyon problemi olanlara benzerlerini maalesef gezimizde hem Peru hem de Arjantin’de de denk geldik. Redükte olmamış Malbec’ler harika bir keyif veriyorken, şimdiye kadar içtiğimiz belki de Malbec’lerin yarısından fazlasında bu problemi yaşamamız, ne kadar zor bir üzüm olduğunun yeniden kanıtı oldu.
Favori Şaraplar
Maturana, MW, Carmenere, 2018, Kırmızı, Şili, Colchagua Valley: Burunda aroma profili çok yoğun. Carmenere’in klasikleşmiş aromaları üst seviyede. Ahududu, meyan kökü, kırmızı-siyah meyve arası. Damakta asidite kuvvetli, tanenler aşırı zarif, burundaki aromaların hepsi mevcut, alkol-tanen dengesi muazzam, bitişi uzun. Tam anlamıyla hayranlık yaratıcı bir şarap. 7.95/10
Errazuriz, Max, Shiraz, 2015, Kırmızı, Şili, Aconcagua Valley: Burunda yoğun karabiber, meyan kökü, orman, toprak, füme et, mentol. Hem birincil hem üçüncül aromalar yoğunlukta. Damakta çok güzel hafiflemiş, fıçı hissediliyor, tanenler çok yumuşak. Açıldıkça aromaları artıyor, siyah meyveler ve tatlı baharatlar geliyor. 7.4/10
Laureano Gomez, Pinot Noir, 2022, Kırmızı, Arjantin, Uco Valley: Burunda çok güzel kırmızı meyveler var, çilek, ahududu, karamel, hafif vegetal bir nota var. Tam bir Pinot Noir. Damakta aroma yoğunluğu güzel, asiditesi biraz fazla yüksek aromaları bastırıyor. Bitişi çok uzun. 7.3/10
Zuccardi Serie A Torrontes 2022 Beyaz Arjantin Salta: Burunda muscata benzeyen kokular var, çiçeksi, beyaz gül ve limon ağırlıklı, hafif mineralite de hissediliyor. Damakta Torrontes’e özgü biraz farklı bir tat var. Gövdesi yüksek, bitişi orta, keyifli içimli bir şarap. 7.25/10
Uzun zamandır planladığımız Büyük Afrika turumuza rezervasyon yaptıktan hemen sonra aklımızdaki en büyük soru işareti, Güney Afrika Şarapları’nı ne kadar tatma fırsatı bulabileceğimizdi. Kalabalık bir tur ile geldiğimiz için her zaman yaptığımız gibi şarap bölgelerini ziyaret etme fırsatımız olmayacaktı. Şansımıza tur programı şarap bölgelerinin bulunduğu Cape Town’da yoğunlaştığı için boş kalan her fırsatımızı şarap deneme üzerine harcayacak şekilde bir program oluşturmaya karar verdik.
Gezi öncesinde Güney Afrika Şarapları ile ilgili bilgimiz, WSET2 eğitimimizde öğrendiğimiz Stellenbosch ve Walker Bay bölgesinin genel özelliklerinden ibaretti. Yurt dışına çıktıkça denediğimiz farklı şaraplar vardı ama şimdiye kadar aklımızda kalan herhangi bir Güney Afrika Şarabı olmamıştı. Bunlardan dolayı, beklentilerimizin çok da yüksek olmadan gezimize başladık.
Uçaktan iner inmez biri karşılayan manzara, beklentimizin dışıydı ve bizi oldukça heycanlandırdı. Dünya’nın şarap başkenti isimli bir tabela bizi karşılıyordu 🙂
Bütün gezimiz boyunca, ülkeye iddialı girişimizin hakkını verdik. Güney Afrika’da içtiğimiz şarapların fiyat/performansına gerçekten bayıldık. “Yeni dünya şarapları da biraz abartılıyor.” düşüncesi ile geldiğimiz bu ülkeden, 1 haftalık Cape Town şarap turu yapma hayalleri ile ayrıldığımız için gerçekten çok mutluyuz.
Uğrama fırsatı bulduğumuz barlar, şaraphaneler ve diğer turistik gezi noktaları (Google Maps’e eklemek için tıklayınız) ile ilgili aldığımız notlar:
Ferrymans Irish Tavern
Yorucu bir ilk gün gezisinin üzerine, yerel tur rehberimize yakında nerede şarap içebiliriz sorumuzun cevabı bir Irish Pub oldu. Buna oldukça şaşırarak gittiğimiz bu barın menüsünde farklı 28 kadeh şarap çeşidi görmemiz ile tam anlamıyla şaşkına döndük. Hemen arkasından gelen “Bunlar menüye bu kadar çeşidi koymuşlar ama kesin sorunca yok diyorlardır.” yargımız, verdiğimiz bütün siparişlerimize aldığımız olumlu cevaplarla birlikte kalıcı olarak yıkıldı.
Güney Afrika’da daha ilk ziyaret ettiğimiz bardan yaptığımız çok net bir çıkarım vardı, bu ülkede şaraba gerçekten çok önem veriyorlardı.
Cape Town’un Waterfront bölgesinde bulunan bu bara, eğer ki bölgede gezerken dinlenme ihtiyacı duyarsanız, kesinlikle uğramanızı öneririz.
Openwine
Cape Town’da ilk uğradığımız şarap barı Openwine oldu. Bazı günlerde canlı müzik olan bu minik şarap barı, tam da aradığımız yerellikte bir mekandı. Çalışanlar çok ilgili, ortam çok eğlenceliydi.
Kadeh şarap seçenekleri haricinde tadım setinden de ilerlemek mümkün. 4’lü tadım seti 13,5 USD. Menüleri her hafta değişiyor. Bizim gittiğimiz gün tadım menüsünde farklı firmaların Chenin Blanc, Chardonnay, Merlot ve Cabernet Sauvignon monosepajları vardı.
Mekanla ilgili en büyük hayal kırıklığımız, yoğunluktan kaynaklı ellerinde Pinotage ve Cape Blend kalmamış olmasıydı. Güney Afrika’daki bir şarap barından en büyük beklentimiz, sınırsız Pinotage içebilmekti 🙂
Rezervasyon yapmamıza rağmen oturacak yer bulamasak da, sirkülasyon çok hızlı olduğu için, bi yarım saat ayakta takıladıktan sonra kendimize oturacak bir masa bulabildik. Mekan o kadar sıcak ki tamamen ayakta takılarak keyifli vakit geçirebilmek de mümkün.
Gerek canlı müziğiyle, gerekse yerel oluşuyla, Cape Town’da mutlaka bir akşam uğramanızı öneririz.
Fairview Wine & Cheese
1699 yılında ilk şaraplarını üreten bu köklü şirket, Stellenbosch bölgesinde ziyaret ettiğimiz ilk şarap üreticisi oldu. Kapısından girer girmez ortamından büyülendiğimiz bu üretici, gerek şarap gerekse peynir kalitesiyle bütün gezimiz boyunca en beğendiğimiz yer oldu.
Farklı tadım seçenekleri bulunan bu üreticide bizim seçimimiz her biri farklı bir peynir ile eşleştirilmiş 6’lı şarap tadım seti oldu. Bu set için ücret sadece 3 USD’ydi.
Tadım setini seçtikten sonra her kadeh şarapta size iki farklı içerikte seçenek sunuluyor ve size hangisi daha çok hitap ediyorsa onu seçerek ilerleyebiliyorsunuz:
Beyazlarını Chardonnay harici ortalama bulduğumuz bu üreticinin kırmızılarına bayıldık. Özellikle genç olmalarına rağmen mükemmel bir aroma profiline sahip olan Pinotage ve Graneche Noir monosepajları çok iyiydi. Finali ise 2009 rekolte bir Shiraz ile yaptık. Mantar, toprak, orman tabanı gibi üçüncül aromaların fazlası ile çıktığı bu şarap tam anlamıyla inanılmazdı. Satış fiyatının sadece 14 dolar olduğunu öğrendikten sonra yaşadığımız şaşkınlığı tahmin edebilirsiniz 🙂
Peynirleri de şarapları kadar lezizdi. Daha gezimizin başlangıcı olmasına rağmen kendimize hakim olamadık ve bir sürü şarküteri ürününü 10 günden fazla yanımızda taşımayı göze alarak satın aldık 🙂
Fiyat-performans tanımının tam da karşılığı olan bu mekanı gelecekte yeniden kesinlikle ziyaret edilecek yerler listemize attıktan sonra gezimize devam ettik.
Rezervasyonsuz olarak gittiğimiz bu mekan, fazlası ile büyük olması sebebiyle rezervasyonsuz gidişe uygun olarak gözüküyor. Gidilecek yol düşünülünce yine de riske atmak istemezseniz, önden rezervasyon oluşturmanız faydalı olabilir.
Stellenbosch kasabasının şehir merkezinde bulunan bu minik şarap evi, içerisinde 6 farklı şarap markasının ürünlerini hem kadeh hem de şişe olarak alabilme imkanı sağlıyor.
Tadım seti bulunmayan bu şarap evinde, her bütçeye uygun ücrette şaraplar mevcut, toplamda 28 farklı şarap seçeneği var.
Kısıtlı vaktimizi en verimli şekilde kullanmak adına tercihimizi Donkiesbaai’nin kadeh şarapları ile yaptık. Hava yağmurlu olduğu için iç mekana oturmak zorunda kaldığımız bu mekanda yaşadığımız tek problem mutfaktan yoğun bir şekilde gelen yemek kokusuydu. Ancak çalışanların kibarlıkları ve ilgisiyle, güzel şarap seçkisiyle gönlümüzü kazandı.
İçtiğimiz şaraplardan favorimiz ise kesinlikle Chenin Blanc’ın geç hasatından yapılmış tatlı şarabı oldu. Normalde tatlı şarap tercih etmeyen şarap severler olarak bu şaraba tam anlamıyla bayıldık.
Stellenbosch kasaba merkezine turistik olarak uğrayacak olursanız, kesinlikle pas geçmemenizi öneririz.
Cape Town merkezde bulunan bu restoran, alternatif olarak ziyaret edilebilecek çok kaliteli bir şarap seçkisi bulunan bir bara sahip. Barda bir yandan sömelyelerle şarap sohbeti yaparken, bir yandan da 16 farklı seçenek olarak bulunan kadeh şaraplardan yudumlamak mümkün.
Mekan ile ilgili en çok beğendiğimiz nokta, şaraba olan profesyonel yaklaşımları oldu. Özellikle bütün gövdeli kırmızıları, kadeh olarak bile tercih etseniz, karaflayarak servis etmeyi kesinlikle atlamıyorlar. Tek kişilik karaflarına ayrıca bayıldık 🙂
Şehirde konaklayacağınız bir gün, farklı bir şarap seçkisi üzerinden kadeh şaraplar içmek isterseniz, The Bailey’in barı bunun için birebir.
Gerakaris Family Wines
Johannesburg gezimiz sırasında uğrama fırsatı bulduğumuz bu küçük şaraphanenin en büyük özelliği, Johannesburg’daki tek üretici olması. Üzümleri Cape Town bölgesinden getiriyor olsa da, bütün üretim aşaması Johannesburg’daki minik şaraphanelerinde gerçekleşiyor. Sadece 5 bin şişe üreten bu butik şaraphane; özellikle mekanın ve çevresinin yeşillik olması, Johannesburg gibi güvensiz ve daha çok AVM gezme üzerine kurulmuş bir düzende, çölde bir vaha gibi geldi bize. Ve belki de bu nedenle ziyaretimizden ekstra keyif aldık.
Şaraplarını endüstriyel maya kullanmadan üreten bu üreticiye çok büyük bir beklentiniz olmadan, sadece farklı şarap stilini tatmak ve hava almak için bile uğramanızı öneririz. Mekan sadece 17:00’a kadar açık. Biz gittiğimizde kalabalık değildi ama ön hazırlık için yine de rezervasyon oluşturmanızı istiyorlar.
Afrika gezimizdeki son şarap durağımız, Johannesburg’da bulunan Acid Food & Wine Bar oldu. Şef restoranı konseptine sahip olan mekanı, Güney Afrika’dan seçmiş olduğu farklı çeşitte üretilmiş şarap konsepti ile fazlası ile orijinal bulduk. Bazı yemekleri çok lezzetliyken, bazılarının tatları biraz iddialıydı 🙂
Şarap barının menüsünde bulunan 17 çeşit oldukça lezzetli ve orjinal kadeh şarapları ile gerçekten çok başarılı bulduk. Pinotage (Kırmızı) üzümünden beyaz olarak yapılmış bir Pet-Nat şarabı, 7 yıl yıllanmış bir beyaz Merlot monosepajı gibi farklı türde yapılmış şarapları deneme fırsatımız oldu.
Genel olarak içtiğimiz bütün şaraplardan memnun kaldığımız bu şarap evini, bölgeye ziyaretinizde bir akşam yemeği için kesinlikle gitmenizi tavsiye ederiz. Ziyaretimiz hafta içi olmasına rağmen çok kalabalıktı, bundan ötürü rezervasyon yapmanızı tavsiye ederiz.
Güney Afrika, aradığınız her tarzda şarap bulabileceğiniz bir zenginliğe sahip. Üretim çok fazla olduğu için, kaliteli şaraplar içmek isterseniz seri üretim olan şaraplardan bir tık uzak durarak biraz paraya kıymak gerekiyor. Yine de ödeyeceğiniz ücretler, Türkiye ile kıyaslayınca kalitesine göre gerçekten ucuz kalıyor.
Pinotage lezzet olarak çok farklı bir üzüm. Kör tadımda rahat bir şekilde tanınabilecek bir karakteristiğe sahip. Bol bol denemeli.
İçtiğimiz bütün beyaz şaraplarda hafif bir tuzluluk, kırmızı şaraplarda ise barut yada kiremit tadı aldık. Güney Afrika’ya özgü en orijinal özellik buydu.
Chenin Blanc, ülkede en yaygın olarak üretilen beyaz üzüm. Normal işlenmiş hali de güzel olsa da, biz late harvest olarak işlenen tatlı şaraplarına bayıldık. Genel olarak hiç yıllandırmadan satıyor olsalar da, tatlı şarap olarak Tokaji Azsu’ları aratmıyor.
Method Cap Classique etiketi geleneksel method ile yapılan köpüklü şaraplarına veriliyor, bir Champagne bölgesi performansına sahip olmasa da, fiyatlarına göre oldukça lezzetli ve damakta bıraktıkları tuzlu hisle oldukça orjinaller.
Bir çok markanın yıllanmış Shiraz’larını marketlerde çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz. 2012 rekolte ve Vivino’da +4 puana sahip yıllanmış güzel bir Shiraz’ı sadece 20 USD’ye alabilme fırsatı bulabiliyorsunuz. Bu ülkenin gerçek Shiraz potansiyelini görebilmek adına, tercihler mutlaka yıllanmış şaraplardan yana yapılmalı.
Güney Afrika ile ilgili bize en farklı gelen yanlarından biri ise, 2023 yılı içerisinde 2023 yılı beyaz ve kırmızılarını tatma fırsatı bulabilmemiz oldu 🙂 normalde ülkemizde bu durum kuzey yarım kürede olmamızdan ötürü mümkün olmuyorken, hasatlarını Mart ayı civarı yapan Güney Afrika için yıl sonuna doğru bu mümkün oluyor. Bu yüzümüzü güldüren bir detay oldu 🙂
Favori Şaraplar
Güney Afrika seyahatimiz boyunca hem farklı bölgelerden hem de farklı tekniklerle üretilmiş bir çok şarap tatma fırsatı bulduk. Özellikle fiyat/kalite performansları ile bizi gönülden fetheden şaraplardan en çok beğendiklerimiz:
Fairview, Shiraz, 2009, Kırmızı, Güney Afrika, Coastal Region: Burunda üçüncül aromalar inanılmaz hakim. Mantar, orman tabanı, füme et. Arka planda mükemmel siyah meyveler var. Damakta aynı aromaları yoğun bir şekilde hissedebilmek mümkün. Güney Afrika şaraplarına has barut aroması da mevcut ama bu şaraba özgü çok hafiflemiş ve derinden bir kompleksite katmış. Tanenler yumuşak. En yüksek pikini görmüş durumda, bugün tüketilmeli. 7.85/10
Donkiesbaai, Hooiwin, Chenin Blanc, 2022, Beyaz-Tatlı, Güney Afrika, Stellenbosch: Burunda aroma yoğunluğu yüksek. Ayva tatlısı, tatlı baharatlar, armut, hafif şekerli kokular. Damakta gövdeli, bitişi uzun, şekerlilik oranı çok güzel ayarlanmış, dengesi süper. Damakta ıhlamur balı, çiçek balı, çam balı hepsini aynı anda hissetmek mümkün. Çok başarılı bir tatlı şarap örneği. 7.5/10
Fairview, Primo, Pinotage, 2021, Kırmızı, Güney Afrika, Paarl: Burunda kiraz, vanilya, fıçı, kırmızı-siyah meyve arası kokular. Damakta tanenler hissediliyor ama dengeli, genç ve canlı bir şarap. Güney Afrika’nın barutumsu lezzetleri mevcut ama bu Pinotage bunu çok iyi kaldırmış. 7.40/10
Magna Carta, Mizwa, White Merlot, 2017, Beyaz, Güney Afrika, Stellenbosch: Burunda çok yoğun kokular. Mantar, küf, rokfor. Damakta tamamen mantar aromaları mevcut, aroma yoğunluğu çok yüksek, mantar yemeği gibi. Çok orijinal bir lezzet. Tek başına içmek için biraz iddiali bir şarap ama yemek eşleştirmesi ile birlikte zirveye çıkarılabilir. 7.30/10
Budapeşte’ye 3 günlüğüne Sziget Müzik Festivali için gitme planı yaptığımızda, akşam festivalde yapacaklarımızı düşünürken, gündüz şehir gezilerine entegre etmeyi fazlası ile istediğimiz bir konu vardı: Macar Şarapları! Macaristan ismini şarap dünyasında daha çok Amerikan ve Fransız fıçılarına alternatif olarak kullanılan Macar fıçılarından duysak da, bugüne kadar derinlemesine bir araştırma yapma şansımız hiç olmamıştı. Bu bizim için mükemmel bir keşif fırsatıydı.
Gezimizi sadece festivalle kısıtlı olacak şekilde planladığımız için, herhangi bir şarap bölgesini ziyaret edebilecek fırsatımız olmayacaktı. Bundan ötürü kısa sürede farklı üzüm çeşitleri ve farklı üretim metotlu şarapları tadabilmek adına şarap barlarını tercih ettik. Google Haritalar’da kısa bir arama yapmamızın sonucunda gözlerimize inanamamıştık. Şarap barı zenginliği konusunda Budapeşte, neredeyse Paris’le bile yarışır konumdaydı.
Menüsünde ağırlıklı olarak doğal şarapların bulunduğu bir bar. Biz bu bilgiye sahip olmadığımız için mekana gittiğimizde şaraplara tereddütle yaklaştık ve şarapları denedikçe de bize çok hitap etmediğini fark ettik. Eğer ki doğal şaraplara özel bir ilginiz yoksa buraya uğramanızı pek tavsiye etmiyoruz. Burada denediğimiz 3 şarabın 2’si fazlası ile sirkemsi ve oksidatifti. Bu tarz şarapları çok tercih etmeyen bir çift olarak burası bize hitap etmedi. Menüde tadım seti yok, seçtiğiniz şarapları kadeh olarak alabiliyorsunuz. 10cl’lik kadehlerin maliyeti ortalama 4-5 euro civarında.
Tasting Table Budapest Shop
Eğer ki anlatımlı tadım deneyimi yaşamak isterseniz, burası saat 18’e kadar rezervasyonlu olarak İngilizce şarap tadımı gerçekleştiriyor. Öncesinde aramadığımız ve sayfasında da ayrıntılı bilgi bulamadığımız için bu şekilde bir tadım yapma fırsatı bulamadık. Ama çatkapı yada saat 18 sonrası gidecek olursanız da üzülmeyin, açık şişelerden kadeh olarak wine-flight satın alabilirsiniz. Şarap tadımı seçtiğiniz şarap sayısına göre değişiyor. Başında duran kişi size içtiğiniz şaraplar hakkında yine ayrıntılı bilgi veriyor. Burada 5 adet şarap tatma fırsatı bulduk ve tattıklarımızın hepsini beğendik diyebilirim. Budapeştedeki 2. favori şarap tadım noktamız burası oldu. Fiyatını not etmediğimiz için tam olarak hatırlayamasak da aklımızda kalan karşılanabilir bir tutar olduğuydu 🙂
Drop Shop Wine Bar
Burası sadece saat 17’den sonra bar olarak çalışan bir işletme, 17 öncesinde ise sadece kavdan satış yapıyorlar. Bu bilgi bizde olmadığı için tadım yapma fırsatı bulamadık.
Tokaj Wine Bar
Ağırlıklı olarak Grand Tokaj markasının şaraplarını kadeh olarak tatma fırsatı bulabileceğiniz bir mekan. Diğer barlardan en büyük farkı, çok daha geleneksel bir tasarıma sahip olması. Mekana merdiven ile inilmesi, taş duvarlar ve geleneksel dekorasyonu ile bizi adeta bir zaman yolculuğuna çıkardı. Çalışanlar yaşlı bir çift ve çok tatlılar. İngilizceleri çok iyi olmasa de yine de bir şekilde anlaşabiliyorlar 🙂 Tadım menüsü yok ama kadeh olarak servis edilen şarap sayısı çok olduğu için kendi tadımınızı kendiniz oluşturabilirsiniz. Kadehler menüde 10cl olarak bulunmasına karşın rica edip 5cl istediğiniz zaman da yarı fiyatına servis edebiliyorlar (Tabii anlaşabilirseniz:)). Fıçı seçenekli şaraplar oldukça uygun fiyatlı. Biz tatmak istediğimiz şarapları şişeden tercih ettik. 10cl’lik beyaz şaraplar 1-2 euro arası, 5 Puttonyos Tokaji Aszu 6 euro civarında idi. Tattığımız şaraplar genel olarak iyi şaraplardı. Tatlı şarapları sevmiyor olsanız bile Macaristan’ın kendine özgü stilinde olan Tokaji Aszu’larını kesinlikle pas geçmemek gerekiyor.
Açık ara gittiğimiz en iyi şarap tadım yeriydi. Açılış saatinden hemen 1-2 saat sonra gittiğimiz için ellerinde çok fazla açık şarap yoktu ve sahibi raflarda gördüğümüz şaraplardan hangilerini istersek seçebileceğimizi söyledi. Buna aslında bayağı bir şaşırdık, ilk defa böyle bir uygulama gördük. Sayelerinde 2011-2018 arası 3 tane kırmızı şarap içme fırsatı bulduk. En son ise sahibi kendi amcası olan bir 6 Puttonyos Tokaji Aszu 2002 rekolte bir getirdi. Bütün Budapeşte gezimiz boyunca içtiğimiz en güzel şeydi diyebiliriz. Farklı çeşitlerde tadım menüleri var. Biz 5 normal + 1 Tokaji Azsu olarak ilerledik, toplam ücret 20 euroydu.
Macaristan şaraplarına dair genel gözlemlerimiz ve farklı bilgiler:
Monosepaj olarak en çok kullanılan yabancı üzüm çeşidi kesinlikle Cabernet Franc. Daha önce monosepaj olarak Cabernet Franc bu kadar çok yapan herhangi bir yer görmemiştik. Yerli beyaz üzüm çeşidi çok fazla olsa da, kırmızıda çok fazla yok. Gövdeli kırmızı şarap sorduğumuz herhangi bir yer direkt olarak Cabernet Franc öneriyor.
Beyaz üzümlerden en beğendiğimiz Irsai Oliver oldu. Favorilerimizden olan Muscat üzümüne çok benziyor, biraz daha minerallisi olarak sınıflandırabiliriz.
Furmint, ülkedeki en yaygın beyaz üzümlerden birisi. Genelde Aszu şaraplarında kullansalar da monosepaj halini de beğendik.
Kadarka, ülkedeki en fazla kırmızı şarap yapılan üzüm. Kör tadımda içsem bu net bir Pinot Noir diyeceğim kadar benzerlikleri mevcut. Kesinlikle arka arkaya içilip kıyaslaması yapılmalı.
Tokaji Aszu, tatlı şarap sevmeyen insanların bile bayılacağı bir şarap tarzı kesinlikle. İçtiğimiz 2 tanesini kıyaslarsak, 2002 yılı 6 Puttunyos olan 2014 olan 5 Puttunyos’a göre çok daha az şekerli bir tat bırakıyordu damakta. Yıllandıkça muazzam bir olgunluk gelmiş. Bütün Aszu’larda çok inceden botrysten kaynaklanan hafif bozuk üzüm tadı geliyor. Benzeri şaraplarda bu ince tat rahatsız edebiliyorken bu Aszu’larda kesinlikle rahatsız etmiyor.
Ülke genel olarak beyaz üzüm cenneti olarak gözüküyor. İçtiğimiz farklı beyaz üzümlerin hepsi çok orjinaldi. Arany Sárfehér, Zenit ve Hárslevelű monosepajlarını birer kere içtik ve üçünün de orjinalliğine bayıldık. İçtiğinizde bu kesinlikle farklı bir üzüm diyorsunuz. Özellikle Arany Sárfehér için sonradan farklı farklı yerlere sorsak da başka örneğini bulamadık, çok az üretiliyormuş.
Genel olarak kırmızıları çok daha zarif, orta gövdeli, tam içmeye hazır şaraplar. İçtiğimiz monosepaj Cabernet Franc ve Syrah örnekleri bu şekilde benzerdi, zarif ve yumuşak tanenlilerdi. En gövdeli diye sunulan 4’lü kupajlardan birisi bile bizim hafif diyeceğimiz şaraplar seviyesindeydi.
Doğal şarap sevmiyorsanız genel olarak doğal şaraplardan uzak durmak lazım, tattığımız örneklerde oksidatif notalar ve sirkemsilik ön plandaydı.
Favori Şaraplar
3 günlük gezide içtiğimiz en favori şaraplarımız ise şunlar oldu:
Havas & Timár, Franom, Cabernet Franc, 2019, Kırmızı, Macaristan, Eger: Burunda klasik bir Cabernet Franc. Siyah meyveler ve menekşe fazlası ile hissediliyor, aromalar yoğun. Damakta ise çok zarif, tanenleri çok yumuşak, fıçı hissediliyor ama baskın değil. Bitişi uzun, kompleksitesi yüksek. 7.5/10
Gedeon Birtok, Diofas, Arany Sárfehér, 2020, Beyaz, Macaristan, Kunsag: Burunda mineralite, sarı meyveler, ıhlamur balı ve biberiye-yeşil yosun gibi otsu aromalar mevcut. Damakta çok orjinal, ıhlamur aroması baskın. İlk yudumda farklı bir üzüm içtiğinizi hissediyorsunuz. Olgun meyvelerden gelen bir tatlımsılığı var. Oldukça dengeli, bitişi uzun, aromaları yoğun ve kalıcı. 7.5/10
Macaristan şarapları ile genel yorumumuz, kesinlikle denemeye değer oldukları. İçerisinde keşfedilmeyi bekleyen bambaşka bir dünya var. Bu sürprizli gezimizin tekrarını ilerde mutlaka yapma niyetindeyiz.