WSET3 eğitimi için planladığımız 1 haftalık Londra seyahatimizde, İngiltere’ye kadar gelmişken, dünyanın en yeni şarap bölgelerinden birisi olan bu coğrafyayı keşfetmekten geri durmadık.
İngiltere, her ne kadar şarapla yeni yeni küresel ısınmanın etkileriyle anılmaya başlanmış olsa da, aslında buradaki şarap tarihi çok eski. M.S. 1. yüzyılda İngiltere’yi işgal eden Romalılar yerel iklimin ve toprağın üzüm yetiştirmeye yönelik potansiyelini fark etmişler ve bölge genelinde üzüm bağları kurmuşlar. Şarap üretimi uzun yıllar bölgede devam etse de, özellikle 1. ve 2. Dünya Savaşları’nın etkileriyle birlikte şarap üretimi sekteye uğramış, ülke çapında önemini kaybetmesi ile birlikte ülkedeki üzüm bağları sökülmüş. 1970’lerde ise sektör yeniden canlanmaya başlamış. 1988 yılında Nyetimber‘ın kurulması ile birlikte inanılmaz bir ivme yakalanmış. Günümüzde ise Birleşik Krallık sınırları içerisinde 900’den fazla şaraphane bulunuyor.
Kısıtlı vaktimizi efektif bir şekilde kullanabilmek adına, English Wine Tasting Tours tur acentasından kapalı-özel bir tur rezervasyonu yaptık. Bahar ve yaz aylarında, daha uygun fiyatlara her hafta sonu açık turlar da düzenleyen bu firmadan bütün gezimiz boyunca fazlası ile memnun kaldık. Özellikle rehberimiz Justin, gezinin her anında bizimle çok ilgilendi.
Şimdiye kadar dünyada ziyaret ettiğimiz en butik üreticilerden birisi olan Wayfarer, bir aile işletmesi. Baba Jeff Ashford’ün hayali olan bu şaraphane fikrini çocuklarıyla paylaşması ile birlikte, 2 çocukları ile birlikte bu işe girişmişler. Günümüzde yıllık 3000-5000 şişe arası bir üretime sahipler. Toplam 7 dönüm arazi içerisinde 3000 adet asmaları var. Binaları ise küçük bir konteyner gibi, inanılmaz butik. Üretim tesisleri yok, şarap üretimi süreçlerinde halihazırda olan şarap üreticileriyle çalışıyorlar.
Sadece Cuma-Pazar günleri arası açık olan bu işletmede 5 kadeh şarap ve peynir eşleştirmesi toplam 25£. Toplamda 3 beyaz (Pinot Gris, Chardonnay, Bacchus), ve 2 rose (Pinot Noir-Sek, Pinot Noir-Hafif Tatlı) şarap tattığımız bu mekanda, İngiliz şaraplarının klasik özelliklerini (yüksek asit, düşük-orta gövde) tecrübe edebilmek mümkün. Almanya’da çok meşhur olan ve soğuğa dayanıklılığı nedeniyle tercih edilen Bacchus üzümünü böylece ilk defa denemiş olduk 🙂
Wayfarer ile yaklaşık 5 dakikalık araba mesafesinde olan Woodchurch, gezimizdeki ikinci durağımız oldu. 3 adet köpüklü, 3 adet normal olmak üzere toplam 6 farklı şaraba sahip olan bu şaraphanede 3x50ml’lik şarap tadım menüsünün fiyatı 12.5£. Wayfarer’a göre biraz daha büyük olan bu tesisin, mükemmel manzaralı bir balkonu ve bahçesi var.
Tadım anlatımı sırasında özellikle şaraphanenin de sahibi olan Graham’ın kendi şarabına olan ilgisi ve hakimiyetine hayran kaldık. Anlatım boyunca üretim sırasındaki en ince detaylara kadar bizimle paylaştı. Şarabın ilk fermantasyonu başka tesislerde tamamlanırken, özellikle köpüklülerin olgunlaştırılma aşaması için kendi tesislerini kurmuşlar, yani üretimlerinin yarısını kendi tesislerinde yapıyorlar.
Şaraba daha deneysel yaklaşan, farklı üzümleri birlikte fermente etme gibi farklı teknikleri de deneyen bu üreticiye, vaktiniz olursa hem hoş sohbetleri hem de lezzetli şarapları için kesinlikle uğramanızı öneririz.
Bölgede gittiğimiz en büyük üretici Balfour oldu. Denizli’de bazı şaraphanelerde görmeye alışık olduğumuz, üretim tanklarının bina dışında olmasını burda da görmemizle bayağı bir şaşırdık. Yeterli alan olmamasından kaynaklı yapılan bu tasarımın buradaki problemi tabi ki sıcaklık değil, soğukluk 🙂 Şarapların olgunlaşmaya devam edebilmesi için özellikle kış aylarında ısı ayarı yapılabilen tanklar kullanıyorlar.
Mekan olarak en şık ve en büyük olan bu üreticinin sunumları ve ortamı gerçekten harikaydı.
Bir çok farklı tadım seçeneğine kendi web sitelerinden erişebileceğiniz bu şaraphaneye, özellikle İngiliz kırmızı şarabı içmek için uğramanızı kesinlikle öneririz. Güzel manzarası eşliğinde öğle ya da akşam yemeği yemek için de ideal bir mekan.
Sussex bölgesinde, bir çok tarihi yapı da bulunuyor. Bölgeye kadar seyahat etmişken, eğer ki vaktiniz olursa, buralara da kesinlikle uğramanızı öneririz. İngiletere’nin görece kırsal olan bu bölgesindeki manzalara biz hayran kaldık.
Battle Abbey: Fransa-İngiltere arasında gerçekleşen Hastings Muharebesi’nin gerçekleştiği alana yapılmış olan manastır, özellikle savaş zamanından bir çok kalıntıya ev sahipliği yapıyor. İçeriyi gezmenin 3-4 saati bulacağını söyledikleri tarihi alanı kısıtlı vaktimizden ötürü maalesef gezemedik. Yine de manastırı dışarıdan görmeye değdi. Ek olarak, buraya ev sahipliği yapan Battle kasabası, tam bir klasik İngiliz kasabası. İçerisinde bulunan çok eski tarihi evleri ve şirin kafeleri ile kesinlikle görmeye değer bir kasaba.
Bodiam Castle: Battle Abbey’e 15 dakikalık mesafede bulunan bu kaleyi yine vakitimizin kısıtlı olmasından ötürü maalesef sadece dışarıdan görebildik. Ortamı çok güzel olan bu kale ve çevresi görmeye kesinlikle değer.
The Bull at Benenden: Öğle yemeğimizi turumuzun ayarladığı şekilde Benenden kasabasındaki The Bull isimli mekanda yedik. Klasik bir İngiliz kasabasında klasik bir öğle yemeği nasıl oluyor diye merak ediyorsanız, burası tam adresi.
Genel Yorumlar-Notlar
Bölgenin iklimi sebebiyle en yaygın üretim yapılan şarap türleri beyazlar, köpüklüler ve roselar.
Bütün şarapların asiditesi çok yüksek, genel olarak aroma profilleri yeşil meyveler ve citrus ağırlıklı.
Bölgede köpüklü şarap yapan çoğu üretici, geleneksel yöntem ile üretim yapmayı tercih ediyor.
Bölgedeki çoğu üretici Pinot Noir üzümü yetiştiriyor. Ağırlıklı olarak köpüklü şarap yapımında kullanılsa da, çoğu üreticide rose şaraplar da görebilmek mümkün.
Kırmızı şarapları ise sadece çok sıcak geçen yazların sonunda üretebiliyorlar, bu yüzden her rekolteden kırmızıları maalesef mevcut değil.
Bağların bitki örtüsü çok orjinal. Genel olarak çok yoğun bir çim örtüsü var, süngerimsi yapısı ile inanılmaz su tutması bizi çok şaşırttı.
Soğuk bir bölge olduğu için Alman üzümleri çok yaygın. Özellikle Bacchus üzümünü her şaraphanede görebilmek mümkün. Dornfeller gibi kırmızı üzümler de yetiştiriliyormuş ama biz deneme fırsatı bulamadık.
Bağlar genelde sık dikim ve sıra aralarındaki çim örtüsü genel olarak korunuyor.
Favori Şaraplar
İçtiğimiz en favori şaraplar ise şunlar oldu:
Woodchurch Winery, Field White Bacchus, Chardonnay, 2022, Beyaz: Bacchus üzümünün aromatik profili ile Chardonnay’in daha yüksek ve yağımsı gövdesi güzel bir denge oluşturmuş. Burunda yoğun, damakta asidite-alkol dengeli, gövdesi yüksek, keyifli ve zarif bir şarap. 7.30/10
Woodchurch Winery, Classic Brut NV, Chardonnay, Pinot Noir, Meunier, Beyaz: Burunda meyvemsilik ön planda, geleneksel metod üretimine göre ekmek-bisküvi-hamur işi kokuları az. Asidite normal bir köpüklüye göre çok yüksek, meyvemsiliği de aynı metot ile yapılan köpüklülere göre çok daha fazla. Dolgunluğu güzel. Aromatik şaraplar sevenler için güzel bir alternatif köpüklü şarap. 7.20/10
Wayfarer Wines, Wandering Wayfarer, Bacchus, 2022, Beyaz: Burunda oldukça çiçeksi ve yoğun bir aroma profili, hanımeli, portakal çiçeği gibi kokular. Damakta çok hızlı bitiyor fakat asiditesi yüksek ve dengeli. Damakta da burunda gelen aromaların hepsi geliyor. Mineralite yüksek. Bitişi kısa olmasa çok daha keyifli olabilirdi. 7/10
Güney Amerika, gezmek için yıllar boyu hayalini kurduğumuz bir rotaydı. Özellikle Machu Picchu, gezi listemizin hep en üstünde yer alıyordu. Pandemi ve çeşitli sebeplerden ötürü birkaç kere iptal etmek zorunda kaldığımız Peru gezimizi, 2023 yılında rotayı büyüterek Büyük Güney Amerika rotası ile gerçekleştirme fırsatı bulduk. Gezimiz tamamen kültürel noktalar üzerinden kurgulanmış olsa da, uğradığımız şehirlerde bol bol şarap keşfetmeyi de ihmal etmedik.
Rotamız üzerindeki en büyük şarap bölgeleri Şili ve Arjantin’de çok kısa vakit geçirmiş olmamıza karşın bütün gezimizi şarap üzerine kurguladık. Peru ve Bolivya gibi şarap konusunda popüler olmayan yerlerde ise sürpriz keşiflerde bulunduk. Her gezimizde olduğu gibi, bu gezimizde de şarap peşinde koştururken çok keyifli anılar biriktirdik ve kürkçü dükkanımıza geri döndük.
Uğrama fırsatı bulduğumuz barlar, şaraphaneler ve diğer turistik gezi noktaları (Google Maps’e eklemek için tıklayınız) ile ilgili aldığımız notlar:
Lima (Peru)
Lima, birçok şarap kavına ve şarap barına ev sahipliği yapsa da, şehirde kesinlikle şarap kültürü yaygın değil. Var olan şarap barlarında çoğunlukla İspanya, Arjantin, Şili gibi diğer ülkelerin şarap seçenekleri bulunuyor. 1600’lü yıllarda 80 milyon litre civarı şarap üretimi yapan ve günümüzde sadece Ica Vadisi’nde 85 adet üretici olan Peru’da, bu şarap seçeneklerinin çoğunu maalesef şarap barları ve restoranlarda bulabilmek mümkün değil. Ülkenin en yaygın içeceği olan ve bir brandy türü olan Pisco, genel olarak ülkedeki içki kültürüne hakim. Bundan kaynaklı Peru, şarap konusunda ülkemize hem kültürel hem de tarihi olarak benziyor.
Zaman konusunda şimdiye kadar en dakik gördüğümüz mekanlardan. Gittiğimiz gün saat akşam 8’de açılan bu mekana 7:45’te varmış bulunduk. İçerisi açık ve hazır gözükse de, tam açılış saatine kadar bizi bekleterek saat 8’de aldılar. 🙂 prensiplerine uymalarından ötürü tebrik ederek giriş yaptığımız bu mekanın yemekleri oldukça güzeldi, özellikle mantarlı pizzalarını çok sevdik.
Kadeh seçenekleri haftalık olarak değişen bir menüye sahip olan bu şarap barında, her hafta farklı 3 adet beyaz ve 3 adet kırmızı şarap tadabilmek mümkün. Şaraplar genelde Peru, Arjantin ve Şili bölgelerinden seçilmişti, bizim tadım yaptığımız gün 1 adet Fransız şarabı da vardı. Daha farklı şaraplar sormanız durumunda (özellikle Peru şarapları) 1-2 tane daha şişe açarak size ekstra yardımcı olabiliyorlar. Servisleri ise inanılmaz profesyoneldi. Şarap seçkilerinde ortalama bulduğumuz şaraplar olsa da, keyifli bir akşam yemeği için çok keyifli bir mekandı.
Dil bariyerinden ötürü anlaşmakta biraz zorlandığımız bu şarap barında, Google Translate sayesinde bir nebze anlaşmayı başarabildik. 1 kadeh (15 cl) şarabı yaklaşık 25 SOL (6 USD)’ye alabileceğiniz bu mekanda, eğer şarap tadımı isterseniz kişi başı 3 adet 5 cl’lik küçük şarabı yaklaşık 60 SOL (16 USD)’ye alabilirsiniz. Kadeh şarap almanın çok daha mantıklı olduğu bu şarap barında, seçeneklerinizi mutlaka sormayı ihmal etmeyin. Mekana ilk ulaştığımızda kadeh olarak sadece 2 adet seçenek varken, deneyip devamı yok mu diye sordukça totalde 6-7 adet açık şişeden servis etmeye devam ettiler. Seçenek olarak yine dünyanın her yerinden şarapların bulunabildiği bu mekanda ağırlıklı olarak Peru-Arjantin-Şili şaraplarına ulaşabilmek mümkün.
Ana özelliği şarap kavı olan bu mekanda, normalde Coravin ile birlikte kadeh servisi de yapılıyor. Biz gittiğimizde Coravin’leri bozuk olduğu için tadım yapamadık ancak kalabalık giderseniz şişe açtırarak içebilmeniz de mümkün. Şarap kavları çok zengin, çalışanları İngilizce biliyor ve çok ilgili. Peru’da şarap hakkında İngilizce konuşabildiğimiz ilk yer oldu. Sorduğumuz bir çok soruya cevap verdiler. Sadece bunun için bile ziyaret etmeye değer.
La Esquina Bar de Vinos
Google Maps üzerinden eski menülerinde bol bol kadeh şarap seçeneği olduğunu görerek ziyaret ettiğimiz bu şarap barına ulaştığımızda, sadece şişe servisleri olduğunu gördük ve çok büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Ömrü hayatımızda kadeh servisi olmayan bir şarap barı da görmüş olmanın hafifliği ile birlikte, hız kesmeden keşiflerimize devam ettik.
Bonus: ChocoMuseo
Muscat üzümünden yapılan bir üzüm brandy’si olan Pisco bazlı farklı likörler yapan bu mekanda ücretsiz olarak bütün içeceklerin tadına bakabilirsiniz. Lezzet olarak birbirinden farklı likörlere sahip olan bu mekanda, biz özellikle ejder meyvesi (Passion Fruit) ve yer kirazı (Goldenberry) bazlı likörlerine bayıldık.
La Paz (Bolivya)
Bolivya, bütün Güney Amerika gezimiz boyunca bizi şarap konusunda en çok şaşırtan yer oldu. Özellikle Peru’nun aksine, gittiğimiz bütün restoran, kafe ve barlarda ağırlıklı olarak Bolivya şarapları bulunuyordu. Bu sayede Bolivya şaraplarını bol bol tadabildik. Daha önce şarap camiasında adını hiç duymadığımız bu ülkenin yüksek rakımda yetiştirilen üzümlerinden yapılmış orijinal şarapları içmek, bize eşsiz bir deneyim kattı. Objektif olarak yaklaşıldığında; lezzet olarak alışık olduğumuz şaraplardan çok farklı şaraplar sunan bu ülke, karakteristik şarapları ile bizi açıkça etkiledi. Tamamen iyot kokan 2021 rekolte Tannat şarabından tutun da, şimdiye kadar içtiğimiz en sert-keskin aromatik profile sahip Muscat üzümleri ile birlikte bizi oldukça şaşırttı.
Hay Pan
Menülerinde sadece Bolivya Şarapları olan bu şarap barı, kaotik La Paz ortamının içerisinde şarap aşıkları için adeta çölde bulunan bir vaha. Hem kadeh hem de şişe olarak bir çok seçenek sunan bu minik aile işletmesinde, toplam 6 adet şarabı kadeh olarak deneme fırsatı bulduk. Sahipleri çok iyi İngilizce bilmemesine karşın, eksikliği Google Translate aracılığı ile kapattık. 🙂 Yemeklerinden çok keyif almadığımız bu şarap barına, çok seçenekli Bolivya Şaraplarına erişmek adına mutlaka uğramanızı öneririz.
Kokain’in ham maddesinin elde edildiği Coca bitkisinin kullanımı, bölgede hala oldukça yaygın. Özellikle çay olarak tüketilen bu bitki, yüksek irtifada oksijen eksikliği için birebir. Şeker, çikolata vs gibi farklı tüketimleri de olan bu coca bitkisinin tarihini anlatmak için kurulmuş bir müze var. Müzenin kafeteryasında ise coca karışımlı bira ve şarap kokteylleri içebilirsiniz.
Normalde şarap bazlı kokteylerden çok keyif almayan bir çift olarak, Coca-Şarap kokteylini oldukça orjinal ve denemeye değer bulduk. Muscat üzümü bazlı-gövdeli bir şarap kullanılarak oluşturulmuş bu kokteylin dengesi çok iyi ayarlanmış. Farklı bir tecrübe için, bölgede iseniz denemenizi mutlaka öneririz.
Santiago (Şili)
Santiago, gezimizde en az vakit geçirdiğimiz yerlerden biri olmasına karşın, şarap konusunda en fazla seçeneklerin olduğu ülkelerden biriydi. Şehir merkezine çok yakın bir çok şarap bölgesi olması sayesinde, 2 şaraphane ve 1 şarap barı ziyaret etme fırsatı bulduk. Kaliteli şaraplarına doyamadığımız bu güzel şehirden; tadı damağımızda ve gözlerimiz yaşlı bir şekilde bir daha geleceğimiz günlerin hayalini kurarak ayrıldık.
Viña Cousiño Macul
Santiago şehrine yarım saat mesafedeki Maipo Vadisi’nde bulunan Cousino Macul, şehire en yakın şaraphanelerden biri. 1856’da kurulmuş olan bölgenin en eski şaraphanesi, ana üretim tesisini şehrin daha dışında bir yere taşıyarak bu eski tesisi sadece tadım yeri ve müze olarak korumuş.
Web sitesinde farklı konseptte bir çok tadım seçeneği ve rezervasyon olanağı olan bu şaraphane, özellikle haftasonları ve öğleden sonraları inanılmaz kalabalık. Normal programımızda öğleden sonra ziyaret etmeyi planladığımız bu mekanı, dolu olduğu için sabahın erken saatlerinde ziyaret etmek zorunda kaldık. İngilizce tadım saatleri İspanyolca’ya göre çok daha az olduğu için kontenjanların çok hızlı dolduğu bu mekana önceden rezervasyon yapmanızı kesinlikle öneririz.
Biz premium 6’lı şarap tadımı ve şaraphane turu paketini aldık. Kişi başı 30 USD’lik olan bu tadım seti, bir tık pahalı olsa da, Şili’deki tadımların ortalaması malesef bu seviyelerde. 3 adet şarap tadımının üretim tesisinde, 3 adet daha üst segment şarabın ise tesis gezisi bittikten sonra ikram edildiği bu paketin toplam süresi 90 dakika. Tadımı yetiştirmek amacı ile son kısımdaki sunum biraz hızlı yapılsa da, gerek çalışanların sıcaklığı, gerekse şarapların kalitesi ile mekan bizden tam puanı aldı. Özellikle tarihi mahzeninde şarap içerek hikayelerini dinlemek çok keyifliydi.
Tesisin en hayran kaldığımız kısmı, şüphesiz mahzenleri oldu. Hiç pencere olmadığı için ışık da olmayan bu mahzenlerde sadece mum ile görüş mümkün. Mağara tarzında yapılan bu eski mahzenler, doğal yöntemlerle soğukluğunu koruyor. İçerisinde 1900’lü yıllardan beri yıllanan bir çok şarap bulunuyor. En son yıllanmış şarapların bulunduğu yerin kapısı, İngiltere Başkanı 4 yıl önce ziyaret ettiğinde hediye amaçlı açılmış.
Mekana giderken şehir içi trafiği hesaba katarak mutlaka önden çıkmak gerekiyor, zira Google Maps trafiği şehirde çok doğru göstermiyor.
Santiago şehrine 1 saatlik mesafede bulunan bu üretici, Şili’nin en büyüklerinden. Ülkemizde de yaygın olarak bulunan Casillero del Diablo markasının da sahibi olan bu üreticinin tarihi çok eski. 1870 yılında kurulan bu üretici, 220 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş. Sahiplerine ait olan yine 1870 yılında yapılmış 22 odalı bir evleri bulunuyor. Şehre uzak oldukları için kendi kiliselerini de evin yanına inşa etmişler, 1950’lerde ise bu kilise halka açılıp tesisin içerisinden çıkarılmış. Bağları sulamak için yapay göl kurulan bu büyük tesis, şimdiye kadar gördüğümüz en fantastik şaraphanelerden biriydi.
Web sitesinde farklı konseptte bir çok tadım seçeneği ve rezervasyon olanağı olan bu şaraphane, Viña Cousiño Macul’e benzer bir kalabalığa sahipti. Bundan kaynaklı olarak gitmeden önce rezervasyon yaptırmakta kesinlikle fayda var.
MCC isimli 7’li paketi aldığımız tadım turumuzun ilk adımında, üreticilerin 1870 yılında kurulan evi dışarıdan gezdiriliyor. Devamında, bahçede bulunan açık alandaki tadım yerinde ilk 3 şarabın tadımı ve anlatımı yapılıyor. Sonrasında 20 farklı çeşit üzümün olduğu bağların gezisi yapılıyor. Devamında Castello del Diablo’ya da ismini veren şeytanlı mahzen gezisi yapılıyor. Bu gezide; eskiden bu bölgede meşhur olan şeytanın-hayaletin efsanesi, ışık şovları ile birlikte anlatılıyor. Son bölümde ise kalan 4 şarabın tadımı için ana gruptan ayrılarak sömelyelerden birisi ile birlikte farklı bir alanda detaylı bir tadım yapılıyor. Kişi başı 37 USD ödediğimiz bu gezi, şaraphane gezisi olarak oldukça zengindi. Şarap açısından ise ilk 3 şarap güzel seçilmiş şaraplarken, son 4 şarabımız biraz ortalama kaldı (Şarapların yanında verilen peynirler ise muazzamdı.). Bundan ötürü MCC haricinde alternatif paketlere de bakmakta fayda var.
Gezide elde edindiğimiz en ilginç bilgi ise, ana mahzenlerinin duvarlarında deprem dayanıklığını arttırmak amacı ile kullanılan yumurta akı oldu. Günümüz için basit bir teknik gibi gelse de, 1870’ler düşünüldüğünde gerek maliyet gerekse kullanılan teknik olarak oldukça komplike duruyor. Bu da ailenin şaraba verdiği önemi bir kez daha gösteriyor.
Santiago’daki akşam yemeğimizi Bocanáriz isimli muhteşem bir şarap barında yedik. Farklı şarap tadımı açısından tam bir cennet olan bu şarap barında, 32 adet farklı şarabı hem 5 cl hem de 15 cl olarak alabilmek mümkün. Şarap zenginliğine ek olarak mükemmel yemekleri de bulunan bu mekana, şehre gelirseniz uğramanızı kesinlikle tavsiye ederiz. Bir gün Santiago’ya taşınırsak haftada en az 1 defa uğramanın hayalini kurduğumuz bu mekana eğer gelirseniz, mantarlı risotto yemeyi kesinlikle ihmal etmeyin.
Bocanariz’den hemen 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan bu butik şarap kavı, İngilizce bilen sahibi sayesinde turistlere oldukça konforlu bir alışveriş imkanı sunuyor. Sahibinin önerdiği şaraplardan aldığımız seçkiden; şimdiye kadar içtiğimiz 2 şarabın, bütün gezimiz boyunca içtiğimiz bütün şaraplardan çok daha fazla beğendiğimizi hesaba katacak olursak, şarap satın almak için uğramanızı mutlaka öneririz.
Buenos Aires (Arjantin)
Buenos Aires, Santiago’dan bile daha az vakit geçisek de şehirde bir çok mekanda bulunan şarap dolapları sayesinde; 5cl, 10cl, 15cl’lik farklı şarapların kadehlerine erişebilme fırsatı bulduk.
Almacen Porteño
Buenos Aires’in en yoğun turistik bölgelerinden biri olan Boca’da bulunan bu markette, şarap dolabında 8 adet farklı çeşitte şaraptan tadım yapabilmek mümkün. Turistik gezi rotasında soluklanarak Arjantin’in farklı ve güzel şaraplarından tadım yapabilmek adına birebir bir mekan.
1853 The Wine Experience
Turistik olarak yine çok popüler olan San Telmo bölgesinde bulunan bu şarap kavında, şarap dolabındaki 6 seçenekten kadeh olarak servis almak yada şişe açtırmak mümkün.
Verilen şarapların kalitesinin yanında, bu şarap kavı bizi sahipleri ile birlikte mest etti. Bütün gezimiz boyunca müşteri ile en ilgili kişilerle tanıştığımız bu mekanın sahipleri İngilizce bilmemelerine karşın, bize şimdiye kadar yaptığımız en sıcak tadımlardan birini yaptılar. 6 kadeh şarabı toplamda 18 USD’ye içtiğimiz ve eve götürmek üzere aldığımız 3 şişe şarabın da sadece 27 USD tuttuğu bu mekan; gerek fiyat, gerek şarapların seçimi, gerekse çalışanların ilgisi ile birlikte gezimizdeki en favori mekanlardan biri oldu.
Tam da “Havalimanına neden bu kadar erken geldik, bu kadar süre içinde en az 1 şarap barına daha uğrardık.” diye hayıflandığımız anda denk geldiğimiz Fausto Wine Bar, bizi oldukça şaşırtı. Toplam 24 adet farklı şarabı 5cl, 10cl, 15cl seçenekleri ile alabileceğiniz bu şarap barı; havalimanında bütün güvenlik kontrollerini geçtikten sonra bulunuyor. Şarap tutkunları için inanılmaz bir hizmet olan bu şarap barı, aslında Arjantin’in gerçekten bir şarap ülkesi olduğunun da kanıtı oldu.
Mekan ile ilgili yaşadığımız en büyük şaşkınlık, fiyat kısımlarında yazan şaraplar ile altında bulunan şarapların birbirinden tamamen farklı olması oldu. Örneğin bir 2012 şarabı üzerinde 2023 şarabı ismi ve fiyatı yazıyorken, 2022 şaraplarında ise 2016 rekolteli farklı bir şarap yazıyordu. Şarapların şişeleri güncellenmiş ama dolapta bulunan elektronik ortamdaki isimleri ve fiyatları güncellenmemişti. Mekan çalışanlarını bu konu ile ilgili uyarmış olsak da, sistem güncellemesi yapamadıkları için bu konuda bir değişiklik yapamadılar ve bize seçtiğimiz kaliteli şarapları ucuz fiyatlarından verdiler. 🙂 Gezimizin son şansı olarak; havalimanında beklediğimiz süre boyunca, Arjantin şaraplarının son bir kez daha hem ucuz hem de keyifli bir şekilde tadına varma fırsatı bulduk.
Genel Yorumlar-Notlar
Şili ve Arjantin, şaraba gerçekten çok önem veren ülkeler. Her şarap severin ziyaret edip, uzun uzun gezmekten çok keyif alacağı yerler. Peru ve Bolivya ise; şarap konusunda herhangi bir iddiaları olmamasına karşın, farklı coğrafya ve iklim koşullarında ne kadar farklı şarapların çıkabileceğini görebilmek adına ziyaret edildiğinde kesinlikle şaraplarına bir şans verilmeli.
Peru’da içtiğimiz Malbec örnekleri, Arjantin Malbec’lerine göre çok farklıydı. Meyvemsi profili daha az, daha düşük gövdeli ve okaliptüs-kekik gibi daha baharat kokularının hakim olduğu bu Malbec’lerin, farklı bir bölgeden geldiklerini net bir şekilde söyleyen bir tarzı vardı.
Bolivya’da içtiğimiz şarapların hepsinin asiditesi çok düşüktü. Gece-gündüz farkının yüksek olduğu ve dünyadaki belki de en yüksek irtifada şarap yapılan bu coğrafyada, kitaplarda öğrendiğimiz yüksek asidite beklentisinin tam tersini tatmamız, bize en ilginç gelen tecrübelerden birisi oldu.
Torrontes üzümü, bütün Güney Amerika bölgesinde oldukça yaygın. Özellikle Peru, Bolivya ve Arjantin’de yaygın olarak erişebilmek mümkün. Bize yakın bölgelerde hiç bulunmayan bu üzümü, bu bölgeye ziyaretlerde bol bol tatmak gerek. Çok karakteristik bir aroma profiline sahip. Yeşil ve otsu kokuların yoğun olduğu bu üzüm; sevenin çok seveceği, sevmeyenin ise hiç sevmeyeceği bir aroma profiline sahip.
Carmenere, kesinlikle mükemmel bir üzüm. Bu gezimizde yeniden tam bir Carmenere aşığı çift olduğumuzu görmüş olduk. Gezi boyunca en beğendiğimiz 4 şarabın 3’ünde Carmenere bulunması da bunun yeniden onayı oldu. 🙂 Güzel versiyonlarında bulunan çiçeksi ve meyvemsi aromaların yoğunluğu, adeta Muscat üzümü ile kupajlanmış bir kırmızı şarap hissiyatı veriyor.
Malbec üzümü gerçekten çok zor bir üzüm. Ülkemize ithal edilen versiyonlarında yaşadığımız redüksiyon problemi olanlara benzerlerini maalesef gezimizde hem Peru hem de Arjantin’de de denk geldik. Redükte olmamış Malbec’ler harika bir keyif veriyorken, şimdiye kadar içtiğimiz belki de Malbec’lerin yarısından fazlasında bu problemi yaşamamız, ne kadar zor bir üzüm olduğunun yeniden kanıtı oldu.
Favori Şaraplar
Maturana, MW, Carmenere, 2018, Kırmızı, Şili, Colchagua Valley: Burunda aroma profili çok yoğun. Carmenere’in klasikleşmiş aromaları üst seviyede. Ahududu, meyan kökü, kırmızı-siyah meyve arası. Damakta asidite kuvvetli, tanenler aşırı zarif, burundaki aromaların hepsi mevcut, alkol-tanen dengesi muazzam, bitişi uzun. Tam anlamıyla hayranlık yaratıcı bir şarap. 7.95/10
Errazuriz, Max, Shiraz, 2015, Kırmızı, Şili, Aconcagua Valley: Burunda yoğun karabiber, meyan kökü, orman, toprak, füme et, mentol. Hem birincil hem üçüncül aromalar yoğunlukta. Damakta çok güzel hafiflemiş, fıçı hissediliyor, tanenler çok yumuşak. Açıldıkça aromaları artıyor, siyah meyveler ve tatlı baharatlar geliyor. 7.4/10
Laureano Gomez, Pinot Noir, 2022, Kırmızı, Arjantin, Uco Valley: Burunda çok güzel kırmızı meyveler var, çilek, ahududu, karamel, hafif vegetal bir nota var. Tam bir Pinot Noir. Damakta aroma yoğunluğu güzel, asiditesi biraz fazla yüksek aromaları bastırıyor. Bitişi çok uzun. 7.3/10
Zuccardi Serie A Torrontes 2022 Beyaz Arjantin Salta: Burunda muscata benzeyen kokular var, çiçeksi, beyaz gül ve limon ağırlıklı, hafif mineralite de hissediliyor. Damakta Torrontes’e özgü biraz farklı bir tat var. Gövdesi yüksek, bitişi orta, keyifli içimli bir şarap. 7.25/10
Uzun zamandır planladığımız Büyük Afrika turumuza rezervasyon yaptıktan hemen sonra aklımızdaki en büyük soru işareti, Güney Afrika Şarapları’nı ne kadar tatma fırsatı bulabileceğimizdi. Kalabalık bir tur ile geldiğimiz için her zaman yaptığımız gibi şarap bölgelerini ziyaret etme fırsatımız olmayacaktı. Şansımıza tur programı şarap bölgelerinin bulunduğu Cape Town’da yoğunlaştığı için boş kalan her fırsatımızı şarap deneme üzerine harcayacak şekilde bir program oluşturmaya karar verdik.
Gezi öncesinde Güney Afrika Şarapları ile ilgili bilgimiz, WSET2 eğitimimizde öğrendiğimiz Stellenbosch ve Walker Bay bölgesinin genel özelliklerinden ibaretti. Yurt dışına çıktıkça denediğimiz farklı şaraplar vardı ama şimdiye kadar aklımızda kalan herhangi bir Güney Afrika Şarabı olmamıştı. Bunlardan dolayı, beklentilerimizin çok da yüksek olmadan gezimize başladık.
Uçaktan iner inmez biri karşılayan manzara, beklentimizin dışıydı ve bizi oldukça heycanlandırdı. Dünya’nın şarap başkenti isimli bir tabela bizi karşılıyordu 🙂
Bütün gezimiz boyunca, ülkeye iddialı girişimizin hakkını verdik. Güney Afrika’da içtiğimiz şarapların fiyat/performansına gerçekten bayıldık. “Yeni dünya şarapları da biraz abartılıyor.” düşüncesi ile geldiğimiz bu ülkeden, 1 haftalık Cape Town şarap turu yapma hayalleri ile ayrıldığımız için gerçekten çok mutluyuz.
Uğrama fırsatı bulduğumuz barlar, şaraphaneler ve diğer turistik gezi noktaları (Google Maps’e eklemek için tıklayınız) ile ilgili aldığımız notlar:
Ferrymans Irish Tavern
Yorucu bir ilk gün gezisinin üzerine, yerel tur rehberimize yakında nerede şarap içebiliriz sorumuzun cevabı bir Irish Pub oldu. Buna oldukça şaşırarak gittiğimiz bu barın menüsünde farklı 28 kadeh şarap çeşidi görmemiz ile tam anlamıyla şaşkına döndük. Hemen arkasından gelen “Bunlar menüye bu kadar çeşidi koymuşlar ama kesin sorunca yok diyorlardır.” yargımız, verdiğimiz bütün siparişlerimize aldığımız olumlu cevaplarla birlikte kalıcı olarak yıkıldı.
Güney Afrika’da daha ilk ziyaret ettiğimiz bardan yaptığımız çok net bir çıkarım vardı, bu ülkede şaraba gerçekten çok önem veriyorlardı.
Cape Town’un Waterfront bölgesinde bulunan bu bara, eğer ki bölgede gezerken dinlenme ihtiyacı duyarsanız, kesinlikle uğramanızı öneririz.
Openwine
Cape Town’da ilk uğradığımız şarap barı Openwine oldu. Bazı günlerde canlı müzik olan bu minik şarap barı, tam da aradığımız yerellikte bir mekandı. Çalışanlar çok ilgili, ortam çok eğlenceliydi.
Kadeh şarap seçenekleri haricinde tadım setinden de ilerlemek mümkün. 4’lü tadım seti 13,5 USD. Menüleri her hafta değişiyor. Bizim gittiğimiz gün tadım menüsünde farklı firmaların Chenin Blanc, Chardonnay, Merlot ve Cabernet Sauvignon monosepajları vardı.
Mekanla ilgili en büyük hayal kırıklığımız, yoğunluktan kaynaklı ellerinde Pinotage ve Cape Blend kalmamış olmasıydı. Güney Afrika’daki bir şarap barından en büyük beklentimiz, sınırsız Pinotage içebilmekti 🙂
Rezervasyon yapmamıza rağmen oturacak yer bulamasak da, sirkülasyon çok hızlı olduğu için, bi yarım saat ayakta takıladıktan sonra kendimize oturacak bir masa bulabildik. Mekan o kadar sıcak ki tamamen ayakta takılarak keyifli vakit geçirebilmek de mümkün.
Gerek canlı müziğiyle, gerekse yerel oluşuyla, Cape Town’da mutlaka bir akşam uğramanızı öneririz.
Fairview Wine & Cheese
1699 yılında ilk şaraplarını üreten bu köklü şirket, Stellenbosch bölgesinde ziyaret ettiğimiz ilk şarap üreticisi oldu. Kapısından girer girmez ortamından büyülendiğimiz bu üretici, gerek şarap gerekse peynir kalitesiyle bütün gezimiz boyunca en beğendiğimiz yer oldu.
Farklı tadım seçenekleri bulunan bu üreticide bizim seçimimiz her biri farklı bir peynir ile eşleştirilmiş 6’lı şarap tadım seti oldu. Bu set için ücret sadece 3 USD’ydi.
Tadım setini seçtikten sonra her kadeh şarapta size iki farklı içerikte seçenek sunuluyor ve size hangisi daha çok hitap ediyorsa onu seçerek ilerleyebiliyorsunuz:
Beyazlarını Chardonnay harici ortalama bulduğumuz bu üreticinin kırmızılarına bayıldık. Özellikle genç olmalarına rağmen mükemmel bir aroma profiline sahip olan Pinotage ve Graneche Noir monosepajları çok iyiydi. Finali ise 2009 rekolte bir Shiraz ile yaptık. Mantar, toprak, orman tabanı gibi üçüncül aromaların fazlası ile çıktığı bu şarap tam anlamıyla inanılmazdı. Satış fiyatının sadece 14 dolar olduğunu öğrendikten sonra yaşadığımız şaşkınlığı tahmin edebilirsiniz 🙂
Peynirleri de şarapları kadar lezizdi. Daha gezimizin başlangıcı olmasına rağmen kendimize hakim olamadık ve bir sürü şarküteri ürününü 10 günden fazla yanımızda taşımayı göze alarak satın aldık 🙂
Fiyat-performans tanımının tam da karşılığı olan bu mekanı gelecekte yeniden kesinlikle ziyaret edilecek yerler listemize attıktan sonra gezimize devam ettik.
Rezervasyonsuz olarak gittiğimiz bu mekan, fazlası ile büyük olması sebebiyle rezervasyonsuz gidişe uygun olarak gözüküyor. Gidilecek yol düşünülünce yine de riske atmak istemezseniz, önden rezervasyon oluşturmanız faydalı olabilir.
Stellenbosch kasabasının şehir merkezinde bulunan bu minik şarap evi, içerisinde 6 farklı şarap markasının ürünlerini hem kadeh hem de şişe olarak alabilme imkanı sağlıyor.
Tadım seti bulunmayan bu şarap evinde, her bütçeye uygun ücrette şaraplar mevcut, toplamda 28 farklı şarap seçeneği var.
Kısıtlı vaktimizi en verimli şekilde kullanmak adına tercihimizi Donkiesbaai’nin kadeh şarapları ile yaptık. Hava yağmurlu olduğu için iç mekana oturmak zorunda kaldığımız bu mekanda yaşadığımız tek problem mutfaktan yoğun bir şekilde gelen yemek kokusuydu. Ancak çalışanların kibarlıkları ve ilgisiyle, güzel şarap seçkisiyle gönlümüzü kazandı.
İçtiğimiz şaraplardan favorimiz ise kesinlikle Chenin Blanc’ın geç hasatından yapılmış tatlı şarabı oldu. Normalde tatlı şarap tercih etmeyen şarap severler olarak bu şaraba tam anlamıyla bayıldık.
Stellenbosch kasaba merkezine turistik olarak uğrayacak olursanız, kesinlikle pas geçmemenizi öneririz.
Cape Town merkezde bulunan bu restoran, alternatif olarak ziyaret edilebilecek çok kaliteli bir şarap seçkisi bulunan bir bara sahip. Barda bir yandan sömelyelerle şarap sohbeti yaparken, bir yandan da 16 farklı seçenek olarak bulunan kadeh şaraplardan yudumlamak mümkün.
Mekan ile ilgili en çok beğendiğimiz nokta, şaraba olan profesyonel yaklaşımları oldu. Özellikle bütün gövdeli kırmızıları, kadeh olarak bile tercih etseniz, karaflayarak servis etmeyi kesinlikle atlamıyorlar. Tek kişilik karaflarına ayrıca bayıldık 🙂
Şehirde konaklayacağınız bir gün, farklı bir şarap seçkisi üzerinden kadeh şaraplar içmek isterseniz, The Bailey’in barı bunun için birebir.
Gerakaris Family Wines
Johannesburg gezimiz sırasında uğrama fırsatı bulduğumuz bu küçük şaraphanenin en büyük özelliği, Johannesburg’daki tek üretici olması. Üzümleri Cape Town bölgesinden getiriyor olsa da, bütün üretim aşaması Johannesburg’daki minik şaraphanelerinde gerçekleşiyor. Sadece 5 bin şişe üreten bu butik şaraphane; özellikle mekanın ve çevresinin yeşillik olması, Johannesburg gibi güvensiz ve daha çok AVM gezme üzerine kurulmuş bir düzende, çölde bir vaha gibi geldi bize. Ve belki de bu nedenle ziyaretimizden ekstra keyif aldık.
Şaraplarını endüstriyel maya kullanmadan üreten bu üreticiye çok büyük bir beklentiniz olmadan, sadece farklı şarap stilini tatmak ve hava almak için bile uğramanızı öneririz. Mekan sadece 17:00’a kadar açık. Biz gittiğimizde kalabalık değildi ama ön hazırlık için yine de rezervasyon oluşturmanızı istiyorlar.
Afrika gezimizdeki son şarap durağımız, Johannesburg’da bulunan Acid Food & Wine Bar oldu. Şef restoranı konseptine sahip olan mekanı, Güney Afrika’dan seçmiş olduğu farklı çeşitte üretilmiş şarap konsepti ile fazlası ile orijinal bulduk. Bazı yemekleri çok lezzetliyken, bazılarının tatları biraz iddialıydı 🙂
Şarap barının menüsünde bulunan 17 çeşit oldukça lezzetli ve orjinal kadeh şarapları ile gerçekten çok başarılı bulduk. Pinotage (Kırmızı) üzümünden beyaz olarak yapılmış bir Pet-Nat şarabı, 7 yıl yıllanmış bir beyaz Merlot monosepajı gibi farklı türde yapılmış şarapları deneme fırsatımız oldu.
Genel olarak içtiğimiz bütün şaraplardan memnun kaldığımız bu şarap evini, bölgeye ziyaretinizde bir akşam yemeği için kesinlikle gitmenizi tavsiye ederiz. Ziyaretimiz hafta içi olmasına rağmen çok kalabalıktı, bundan ötürü rezervasyon yapmanızı tavsiye ederiz.
Güney Afrika, aradığınız her tarzda şarap bulabileceğiniz bir zenginliğe sahip. Üretim çok fazla olduğu için, kaliteli şaraplar içmek isterseniz seri üretim olan şaraplardan bir tık uzak durarak biraz paraya kıymak gerekiyor. Yine de ödeyeceğiniz ücretler, Türkiye ile kıyaslayınca kalitesine göre gerçekten ucuz kalıyor.
Pinotage lezzet olarak çok farklı bir üzüm. Kör tadımda rahat bir şekilde tanınabilecek bir karakteristiğe sahip. Bol bol denemeli.
İçtiğimiz bütün beyaz şaraplarda hafif bir tuzluluk, kırmızı şaraplarda ise barut yada kiremit tadı aldık. Güney Afrika’ya özgü en orijinal özellik buydu.
Chenin Blanc, ülkede en yaygın olarak üretilen beyaz üzüm. Normal işlenmiş hali de güzel olsa da, biz late harvest olarak işlenen tatlı şaraplarına bayıldık. Genel olarak hiç yıllandırmadan satıyor olsalar da, tatlı şarap olarak Tokaji Azsu’ları aratmıyor.
Method Cap Classique etiketi geleneksel method ile yapılan köpüklü şaraplarına veriliyor, bir Champagne bölgesi performansına sahip olmasa da, fiyatlarına göre oldukça lezzetli ve damakta bıraktıkları tuzlu hisle oldukça orjinaller.
Bir çok markanın yıllanmış Shiraz’larını marketlerde çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz. 2012 rekolte ve Vivino’da +4 puana sahip yıllanmış güzel bir Shiraz’ı sadece 20 USD’ye alabilme fırsatı bulabiliyorsunuz. Bu ülkenin gerçek Shiraz potansiyelini görebilmek adına, tercihler mutlaka yıllanmış şaraplardan yana yapılmalı.
Güney Afrika ile ilgili bize en farklı gelen yanlarından biri ise, 2023 yılı içerisinde 2023 yılı beyaz ve kırmızılarını tatma fırsatı bulabilmemiz oldu 🙂 normalde ülkemizde bu durum kuzey yarım kürede olmamızdan ötürü mümkün olmuyorken, hasatlarını Mart ayı civarı yapan Güney Afrika için yıl sonuna doğru bu mümkün oluyor. Bu yüzümüzü güldüren bir detay oldu 🙂
Favori Şaraplar
Güney Afrika seyahatimiz boyunca hem farklı bölgelerden hem de farklı tekniklerle üretilmiş bir çok şarap tatma fırsatı bulduk. Özellikle fiyat/kalite performansları ile bizi gönülden fetheden şaraplardan en çok beğendiklerimiz:
Fairview, Shiraz, 2009, Kırmızı, Güney Afrika, Coastal Region: Burunda üçüncül aromalar inanılmaz hakim. Mantar, orman tabanı, füme et. Arka planda mükemmel siyah meyveler var. Damakta aynı aromaları yoğun bir şekilde hissedebilmek mümkün. Güney Afrika şaraplarına has barut aroması da mevcut ama bu şaraba özgü çok hafiflemiş ve derinden bir kompleksite katmış. Tanenler yumuşak. En yüksek pikini görmüş durumda, bugün tüketilmeli. 7.85/10
Donkiesbaai, Hooiwin, Chenin Blanc, 2022, Beyaz-Tatlı, Güney Afrika, Stellenbosch: Burunda aroma yoğunluğu yüksek. Ayva tatlısı, tatlı baharatlar, armut, hafif şekerli kokular. Damakta gövdeli, bitişi uzun, şekerlilik oranı çok güzel ayarlanmış, dengesi süper. Damakta ıhlamur balı, çiçek balı, çam balı hepsini aynı anda hissetmek mümkün. Çok başarılı bir tatlı şarap örneği. 7.5/10
Fairview, Primo, Pinotage, 2021, Kırmızı, Güney Afrika, Paarl: Burunda kiraz, vanilya, fıçı, kırmızı-siyah meyve arası kokular. Damakta tanenler hissediliyor ama dengeli, genç ve canlı bir şarap. Güney Afrika’nın barutumsu lezzetleri mevcut ama bu Pinotage bunu çok iyi kaldırmış. 7.40/10
Magna Carta, Mizwa, White Merlot, 2017, Beyaz, Güney Afrika, Stellenbosch: Burunda çok yoğun kokular. Mantar, küf, rokfor. Damakta tamamen mantar aromaları mevcut, aroma yoğunluğu çok yüksek, mantar yemeği gibi. Çok orijinal bir lezzet. Tek başına içmek için biraz iddiali bir şarap ama yemek eşleştirmesi ile birlikte zirveye çıkarılabilir. 7.30/10
Aylar önceden planladığımız Yunan Adaları Gemi Turu’muz yaklaştıkça, harıl harıl araştırdığımız tek bir konu vardı: Yunan Şarapları! Yakın zamanda hem Drama hem de Sakız Adası‘nda tatma fırsatı bulduğumuz şaraplar, gezimiz için bizi fazlası ile heyecanlandırmıştı.
Tek problemimiz, kısıtlı sürede hangi şaraphanelere uğrayacağımızı seçmekti, özellikle Girit ve Santorini adaları çok fazla şaraphane bulunduruyordu. Gemiye ve turistik alanlara ulaşılabilirlik, kalite, diğer şaraphanelere yakınlık gibi kriterleri baz alarak; Girit için 2, Santorini için ise 3 tane şaraphaneye gitme kararı aldık. Mykonos ve Milos kısımları ise hem olumlu hem olumsuz anlamda sürprizli oldu 🙂
Girit, 8450 km2 yüz ölçümü ile Yunanistan’ın en büyük adası. Zeytinağaçları, bağları, zengin mutfağı ve turkuaz koylarıyla ön plana çıkan ada için 1 gün kesinlikle yeterli değil. Bu nedenle biz sadece adanın şaraplarına odaklandık. Başkenti Heraklion olan bu adada gemiler de aynı yerin limanına yanaşıyorlar. Turistik ve tarihi gezi açısından 1-2 saatte tamamlanabilecek bu minik şehirde maalesef şaraphane bulunmuyor. En yakın şaraphaneye gitmek için 20-30 dk arası araba yolu gitmek gerekiyor. Toplu taşımanın çok yaygın olmadığı yerler olduğu için araba kiralama ya da taksi gibi çözümlere başvurmak mümkün. Girit’teki vaktimiz kısıtlı olduğu için, bir taksici ile sıkı pazarlık yapmamız sonucunda gün boyu 100 EUR’a bize eşlik etmesi için onaylaştık.
Lyrarakis Winery: Kendi web sitesinde online menüsü mevcut, bütün farklı seçenekler için hem tadım hem de ücret ayrıntısı var. Online rezervasyon da yapılabiliyor ama kapıdan giderseniz de uygunluk durumuna göre yer açabiliyorlar. Biz bir çift olarak, 7’li tadımı paylaştık. Tek kadehe koyma oranları 5 cl’den fazla, yani fazla fazla yetiyor. Çalışanlar çok sıcakkanlı, ortam pek keyifli, şaraplar ise gerçekten çok orijinal. Lyrarakis; Plyto ve Dafni isimli iki farklı beyaz üzümü yok olmaktan kurtarmış, şu anda da ikisini de monosepaj olarak işliyorlar. Özellikle Dafni çok değişik bir lezzet, kendinizi bir anda fesleğen-biberiye özü içiyor sanabilirsiniz. Genel şarap lezzet performansları çok iyi, kesinlikle bölgedeyseniz uğramakta fayda var. Kırmızı şarabı daha çok tercih ettiğimizi belirtince tadımın 7. şarabı olan bir köpüklü şarap yerine farklı bir kırmızı şarap değişikliği yaptılar. Ekip ile muhabbetimiz koyulaştıkça, nereli olduğumuzu sorduklarında, Türkiye cevabını alınca hemen bize Kuzubağ’ın Çalkarası şarabını çıkardılar 🙂 Ortak üzüm olan Liatiko-Çalkarası üzerine çok keyifli ve bilgilendirici bir sohbet etme fırsatı bulduk. Bütün gezimiz boyunca en memnun kaldığımız yerlerden biri oldu diyebiliriz.
Domaine Paterianakis: Burası da Lyrarakis gibi, kendi web sitesinde online menüsü mevcut, bütün farklı seçenekler için hem tadım hem de ücret ayrıntısı var. Online rezervasyon da yapılabiliyor. Lyrarakis’e göre görece daha boştu, yani buraya online rezervasyon yapmanıza gerek yok.
Paterianakis’ın en büyük özelliklerinden birisi, organik tarım yapmaları. Tadım öncesinde parça parça getirdikleri bazı otları (kekik, biberiye, nane) şaraplarda ne kadar aldığımızı anlamak adına tadım öncesi özellikle koklatıyor ve soruyorlar. Bölgede arı çok fazla olduğu için bu kokuların fazlası ile şaraplarına geçtiklerini söylüyorlar. Gerçekten özellikle ilk tattığımız Thrapsathiri-Sauvignon Blanc kupajından bu aromaları yoğun bir şekilde alıyoruz.
Paterianakis’ın beyaz şarapları gerçekten çok güzel. Özellikle Muscat ailesinden gelen yerel üzümleri Moschato Spinas çalışmalarını yanımıza alacak kadar çok beğendik. Klasik aromatik bahar çiçekleri ve tropik meyvelere ek olarak bölgede bulunan kekik-biberiye-nane çiçeklerinin aroma harmonisini bütün yudumlarda hissetmek mümkün. İkram olarak çeşitli üzümlerden yapılmış üzüm rakısının da tadına bakmayı ihmal etmedik 🙂 Kırmızılarının ise gidecek biraz daha yolu var. Tercihlerinizi beyazlar üzerinden yapabilirsiniz.
Santorini’nin yerleşim yerleri deniz seviyesinden 400 m yukarıda konumlanmış. 500 sene önce büyük bir volkanın patlaması sonucunda oluşan bu ada, inanılmaz manzaralara sahip. Şaraphaneler de bu manzaraların etinden sütünden yararlanmışlar 🙂 Özellikle bazı şaraphaneler, şaraba çok ilgisi olmayan turistlerin bile tamamen manzarasından ötürü uğrama noktası olmuşlar. Kaliteli seçenek çok fazla olduğu için en zorlandığımız rota burası oldu. Ulaşım kolaylığından ötürü, Pygros bölgesinde en yüksek puanları almış 3 üretici ile ilerleme kararı aldık. Santorini de Girit gibi toplu taşımadan yoksun bir ada. Araba kiralamıyorsanız, taksicilere mahkumsunuz. Bundan ötürü birbirine yürüme mesafesinde olan üreticileri seçmek, arabasız gezginler için ekstra avantaja dönebilir. Yolların bisiklete uygun olmaması da ulaşım alternatifini oldukça kısıtlıyor.
Santori’nin şarap ile ilgili en orijinal noktası ise kesinlikle asmalarının biçimleri. Yıl boyu çok ve sert rüzgarlar aldığı için, asmaların daha iyi korunması adına ilk büyüme anından itibaren halka şeklinde şekillendiriyorlar. Bu da çok güzel bir asma görüntüsü oluşturuyor. Bu özel yöntemin ismi ise Kouloura.
Santo Wines: 4, 5, 6, 8’li olarak farklı içeriklerde tadım menüleri var, kendi zevklerinize göre birini seçebilmeniz mümkün. Biz daha üst seviye şaraplarını tatmak istediğimiz için 35 EUR olan 5’li premium seti aldık, çift olarak paylaştık. Fazla fazla doldurdukları için bir çifte bir tadım seti yeterli geldi. Adanın en eski şaraphanelerinden biri olan Santo’nun kesinlikle büyüleyici bir manzarası bulunuyor. Şaraplarından memnun kalmasak bile kesinlikle önereceğimiz bir yer olurdu ki premium tadım seti bizi yeterince tatmin etti. 3 farklı Assyrtiko, 1 Kırmızı ve 1 Vinstanto (Assyrtiko’dan yapılan Santorini’ye özgü tatlı şarap) tatma fırsatı bulduğumuz bu şaraphanede özellikle içtiğimiz Assyrtiko’lar bizi fazlası ile şaşırttı. Toprak yapısından ötürü daha mineralli beklediğimiz Santorini Assyrtiko’ları, Girit’e göre çok daha fazla asidik ve az mineralli bulduk. Bir yerel beyaz üzümün bu kadar güzel gövdeli şaraplar yapılmak için kullanılıyor olması ise bizi kesinlikle mest etti.
Venetsanos Winery: Mağara tipi bir şaraphane olan Venetsanos, Santo Winery’e 10-15 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor. Yürünen yol çok konforlu olmasa da manzaraları kesinlikle muhteşem. Santorini genel olarak araba ile ulaşım üzerine tasarlanmış. Biz yine de yürümeyi tercih ettik.
Burası Santo Wines’a göre biraz daha pahalıydı. Tadım setleri 4’lü 32, 6’lı 39, 6’tlı tatlı şarap versiyonu 41 EUR’du. İçtiğimiz 4 şarabın 3’ünü ortalama bulsak da, Assyrtiko (Beyaz) ve Mandilari (Kırmızı) yerel üzümlerinden yapılmış rose şarabı çok orijinal bulduk. Fransa’da Viognier ve Syrah üzümleriyle ilk defa denk geldiğimiz farklı renkteki üzümlerin kupajı, Yunanistan’da da çok uyumlu-birbirini dengeleyici 2 üzüm türünün seçilmesi ile bizden geçer not aldı.
Boutari Winery: Yunanistan genelinde toplam 6 farklı bölgede şaraphanesi olan bu üreticinin Santorini Şubesi, ödüllü mimari yapısı ile ön plana çıkıyor. Tadım menüsünde Santorini teruarının yanında farklı bölgelerde üretilen şaraplarından da tatma fırsatı bulabileceğiniz bu üretici, şarap kalitesi ile kesinlikle ön plana çıkıyor.
Farklı tadım fiyatları mevcut, 4’lü set 20 EUR, 6’lı premium set 28 EUR, biz 6’lı set ile ilerledik. 9 tane şarap içerisinden kendi tatmak istediklerinize göre seçebiliyorsunuz. Rezervasyonsuz gittik, boşluk olduğu için kabul ettiler ama bu konuda şanslı olduğumuzla ilgili tadımcı teyzeden biraz nutuk yedik diyebiliriz 🙂 eğer ihtimaliniz varsa rezervasyon ile gitmenizi öneririz.
Genel fiyat-performans olarak şaraplarını en başarılı bulduğumuz yer Boutari oldu. Bu bölgeden olmasa da, Naoussa bölgesinden tatma fırsatı bulduğumuz 2017 rekolteli 1879 Boutari Legacy isimli şarabı son yıllarda içtiğimiz en başarılı kırmızılardan biri olarak notlarımıza girdi. Bölgedeyseniz, uğramanızı en önereceğimiz yer kesinlikle burası olacaktır.
Yunanistan’ın gece hayatıyla ünlü bu adasında iki şarap üreticisi bulmak gezimizin en güzel süprizlerinden biriydi. Google aramalarımız sonucunda hiç bir şaraphane gözükmeyen bu adada, çiftlik adı altında 2 adet üretim yapan yer bulunuyormuş. Biz, biyodinamik tarım yapan bir üreticiyi ziyaret etme fırsatı bulduk. Diğer Yunan Adalarında yaşadığımız ulaşım problemi burada da vardı ve yine bir taksi ile anlaşıp şaraphaneye ulaşabildik.
Mykonos Vioma Organic Farm: Vioma oldukça mütevazı bir üretici. Eskiden bir manastıra ait olan ama sonradan terk edilmiş bir bağ alanı üzerine kurulmuş. Bağı bugünkü haline getirmek için biyodinamik tarım yönteminden faydalanmışlar. Adanın hiç bitmeyen rüzgarlarından korunmak içinse bağın etrafına diktikleri bambu ağaçlarını kullanmışlar. Gitmeden önce web sitesi üzerinden hem şarap tadımı hem de şaraphane ve bağ gezisi için rezervasyon yapabilirsiniz. 20 euro ücreti içerisine 4 adet şarap ve bağ gezisi dahil. Sadece yerel yunan üzümlerinin tadılabileceği oldukça farklı bir şaraphane olması ile Mykanos gezimize kesinlikle renk katan bir yer oldu.
Milos, sakin bir balıkçı kasabası hissi veren huzur bulduğumuz bir ada oldu. Diğer adalardaki aşırı turist kalabalığı bu adada yok. Bu nedenle daha sakin vakit geçirmek için ve deniz tatili üzerine kurulmuş bir ada.
Milos, 1 adet şaraphaneye ev sahipliği yapıyor. Ancak tadım saatleri alışılagelmiş tadım saatlerinin aksine saat 17-21 arasındaydı. Bizim gemi programına bu saatler uymadığı için maalesef biz gezme ve tadım yapma fırsatı bulamadık. Şehir merkezinden taksi ile ulaşımı 30 euro olarak sağlayabileceğiniz bu şaraphane hakkındaki bazı bilgileri aşağıya bırakalım.
Kostantakis Winery: Milosta kurulan en eski ve halen aktif tek şaraphane olan Kostantakis Winery, 3. kuşak ile üretime devam ediyor. Volkanik toprak yapısından faydalanarak mağara şeklinde tasarlanan bu şarapheneye ait bilgileri ve tadım menüsünü web sitesinde bulabilirsiniz. Şaraphane aynı zamanda konaklama seçeneği de sunuyor.
Tadımını yapamadığımız bu şaraphanenin kadeh şaraplarına da farklı mekanlarda erişebilmek maalesef mümkün değil. En az 10-15 adet mekana sorduktan sonra sonuç olumsuz olunca, Milos merkezde bulunan bir kavdan şaraplarını evde denemek üzere aldık. Evimizde 3 farklı şarabını tatma fırsatı bulduğumuz bu şaraphanenin ürünlerini genel olarak ortalama bulduk.
Genel Yorumlar-Notlar
Liatiko üzümü ile bizim Çalkarası olarak bildiğimiz üzümün aynı olduğu düşünülüyor, sadece isimleri bulunduğu yörelere göre özelleşmiş. Lyrarakis’te içtiğimiz eski bağlardan yapılmış Kırmızı Liatiko’yu bayağı bir beğendik ama genel yapısı bizim Türkiye’de içtiğimiz Çalkarası örneklerinden oldukça farklı.
Mandilari üzümü fazlası ile ümit veren bir üzüm. Bol bol farklı bölgelerde kaliteli versiyonları tadılmalı.
Genel olarak bütün üreticiler yerel üzümlere sahip çıkmış. Tattığımız uluslararası üzüm çeşidi çok azdı. Ülkecek örnek almamız gereken çok şey var 🙂
Girit’te içtiğimiz Assyrtiko’lar ilginç bir şekilde Santorini’de içtiğimiz Assyrtiko’lara göre daha mineralliydi. Santorini Assyrtiko’ları ise çok daha asidikti. Kağıt üzerinde tam tersi olmasını beklerken bu tecrübe bizi biraz şaşırttı.
Mandilari ve Assyrtiko kupajından yapılmış rose şarap bizi bayağı etkiledi. Bölgeden çıkan benzeri çalışmaları da denemekte fayda var.
Santorini’nin kırmızıları bize çok hitap etmedi. Beyaz ve rose konusunda iyiler ama kırmızılarından keyif almak için farklı tarzlarına biraz alışmak gerekiyor.
Bu adalara ait olmasa da, gezimiz boyunca içtiğimiz diğer şaraplardan, beyaz üzümlerden en beğendiğimiz Malagousia, kırmızılardan ise Naoussa Bölgesi’ne ait olan Xinomavro oldu. Farklı bölgelerden de aynı üzümler denk geldikçe bol bol tadılmalı. Xinomavro’yu hem rose hem de kırmızı olarak bayağı beğendik.
Vinsanto şarapları, tatlı şarap sevenler için çok güzel bir alternatif. Biz tatlı şarabı çok tercih etmeyen bir çift olarak içtiğimiz bütün Vinsanto’ları beğendik. Yıllanmış versiyonlarının lezzetlerini çok daha oturmuş bulduk. Hele ki 2002 rekolte içtiğimiz bir Vinsanto’ya bayıldık. Olabildiğince eski rekolteler denenmeye çalışılmalı.
Vinsanto, Wine of Santorini’nin kısaltmasıymış. Bunu da güzel bir ek bilgi olarak notlarımıza aldık.
Girit adasında, her ailenin kendine ait bir miktar zeytin ağacı olurmuş ve adada yaşayan herkes zeytinyağlarını kendi zeytinlerinden sıktırıyorlamış. Gezimiz esnasında uğrama fırsatı bulduğumuz butik zeytinyağı fabrikası Kleanthi, kendi zeytinyağlarını üretmenin yanında kişilerin getirdiği zeytinleri de sıkmalarına yardımcı oluyor. Girit zeytinyağlarını denemek isterseniz uğrayabilirsiniz, şarap rotasının üzerinde bulunuyor.
Favori Şaraplar
Yunanistan gezimiz boyunca hem bölge içi hem de farklı bölgelerden bir çok şarap içme fırsatı bulduğumuz için, bölge içi ve dışı olarak 2 farklı liste yapma kararı aldık.
Domaine Paterianakis, Moschato Spinas, 2022, Beyaz, Yunanistan, Girit: Burunda bahar çiçekleri, hanımeli, yasemin. Damakta da aynı lezzetler var. Damakta yağlı bir yapısı var, oldukça dolgun. Asidite ve dolgunluğun birleşimi güzel bir hava katmış. Bitişi uzun. Oldukça aromatik güzel bir beyaz şarap. 7.5/10
Boutari, Kallisti Reserve, Assyrtiko, 2020, Beyaz, Yunanistan, Santorini: Burun aşırı mineralli, fıçıdan gelen taze fındık ve füme vanilya aromaları var, damak yumuşacık, sonradan asidite hissediliyor. Asiditenin şarabın kompleksitesi ile uyumu güzel olmuş, asidite bastırmamış. Kompleksite güzel, yağlı, bitişi uzun, tatlı bir mineralite de var. Gezi boyunca içtiğimiz en başarılı Asyrtiko’ydu. 7.4/10
Lyrarakis, Psaredes Vineyard, Dafni, 2022, Beyaz, Yunanistan, Girit: Taze yeşil baharat kokuları var. Defne, fesleğen, biberiye. Damakta da aynı aromalar mevcut, özellikle fesleğen aroması baskın. Güzel limon aromaları da takip ediyor. Kalıcı, profili yüksek. Asidite yüksek, orta gövdeli. Çok orijinal bir lezzet. Gordias Şarapçılık’ın Fesleğen üzümüne konsept olarak benzese de lezzette kesinlikle çok farklı. 7.25/10
Diğer Bölgeler:
Boutari, 1879 Boutari Legacy, Xinomavro, 2017, Kırmızı, Yunanistan, Naoussa: Burunda arkadan gelen üreticinin de üzerine vurguladığı bir domates püresi kokusu var. Olgun siyah meyveler fıçı ile güzel harmanlanmış. Damakta tanenler hissediliyor, hafif köşeli. Biraz daha yıllansa inanılmaz olma potansiyeline sahip. Şu andaki halinde bile yeterince dengeli. Aromalar damakta patlıyor. 7.75/10
Melnik, Bulgaristan’ın güney batısında Struma Vadisi’nde bulunan, Bulgaristan’ın Şirince’si olarak tanımlayabileceğimiz, sadece 300 kişinin yaşadığı minik bir şehir. İstanbul’un rastgele seçilmiş herhangi bir metrekaresinde daha fazla kişinin bulunacağı bu şehrin en büyük özelliği ise etrafındaki bölgenin bağcılık için çok uygun bir mikroiklime ve toprak yapısına sahip olması.
Melnik bölgesi, uzun yıllar boyu sadece sofra şarabı diye nitelendirebileceğimiz basit şaraplara odaklanmışken; özellikle son yıllarda Avrupa Birliği’nden aldığı teşviklerle birlikte şato tipi üretim yapan birçok şaraphaneye sahip olmuş durumda. Biz de 2022 ve 2023 yıllarında bu bölgeye yaptığımız 2 geziyle birlikte turistik olarak bölgenin zenginliklerini keşfederken, güzel şaraplarını da tatma fırsatı bulduk. Bizim için en büyük avantajlarından birisi de bölgedeki şarapların fiyat olarak hem Türkiye hem de Avrupa standartlarına göre daha uygun olması oldu. Bölgeye özgü birçok farklı üzüm türü olması da bizi fazlasıyla cezbetti.
Melnik şaraplarının Eski İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in favorisi olmasını da oldukça ilginç bir tarihi bilgi olarak buraya ekleyelim. 🙂
İpsala Sınır Kapısı’ndan sadece 4 saat 30 dakika uzaklıkta bulunan bu bölgede 20’den fazla şaraphane bulunuyor.
Şarap tadımı ücretsiz, ancak gitmeden önce rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Biz rezervasyonsuz gitmiştik, şansımıza farklı bir grup için halihazırda tadım yaptırıyor olduklarından bizi de kabul ettiler. Ellerinde açık olarak bulundurdukları bütün şarapları tadabiliyorsunuz. Bizim tatma fırsatı bulduğumuz kırmızılar genel olarak 5-8 yıl arası yıllanmış ve fiyatları kalitelerine göre oldukça uygun şaraplardı. Beyazları ise çok yüksek performanslı değildi. Genel tavsiyemiz, eğer bölgede yeterince vaktiniz varsa öncelik olmamakla birlikte geçerken uğramanız ve ağırlıklı olarak kırmızılar üzerinde durmanız olacaktır.
Orbelus Winery
Şarap fıçısı şeklinde tasarlanmış binası ile Melnik Bağ Yolu’nun en ilginç şaraphanelerinden biri kesinlikle Orbelus. Maalesef İngilizce şarap tadımı anlatımı olmayan bu şaraphanede, en azından İngilizce menü var ki istediğimiz tadımı menüden seçme fırsatı bulabiliyoruz. 3’lü tadım 7 EUR, 4’lü tadım 8 EUR ve 5’li tadım 11 EUR olarak seçenekler mevcut, ücrete şaraphane gezisi de dahil ama tabi İngilizce anlatım burada da yok 🙂 Eğer 5’li tadım seçerseniz, daha üst segment şaraplardan da seçebilmeniz mümkün. Burada tadım yapmanın en güzel yanlarından birisi, tadacağınız şarapları tamamen size seçtirmeleri. Bu seçenek sayesinde, kişisel merak ve zevklerinize göre tadımınızı özelleştirebilmeniz mümkün. İlk olarak 2022’de ziyaret etme fırsatı bulduğumuz Orbelus, 2023 ziyaretimizde de bizi hayal kırıklığına uğratmadı. 2022 yılında ağırlıklı olarak 2015-2016 rekoltelerinden ilerlediğimiz tadım setimizde, 2023 yılında bir çılgınlık yaparak daha eski rekoltelerden gitme kararı aldık ve 2013-2014 üzerinden ilerledik. Bir yıl önceki (2015-2016) tadımlarımıza kıyasla, daha eski rekolte içtiğimiz şarapları (2013-2014) biraz zamanını geçmiş bulduk. Bundan ötürü tadım setinizi oluştururken, en eski rekolteleri seçmek yerine daha yeni rekolteler ile karma bir set oluşturmayı öneririz. Bölgedeki diğer şaraphaneler ile fiyat kıyaslaması yapınca bölgedeki fiyat-performansı en yüksek şaraphane olarak ön plana çıkıyor Orbelus.
Şaraphane yanında klasik arabaların bulunduğu bir müzesi bulunan bölgenin en büyük üreticilerinden birisi. Tadım menüleri 3’lü tadım 7 EUR, 5’li tadım 9 EUR olarak değişiyor, tadım ve araba müzesi gezisi birleştirilirse fiyatlar daha uygun oluyor. Bizim vaktimiz kısıtlı olduğu için araba müzesini gezemedik. Şaraplarını çok beğendiğimiz bu üreticiye mutlaka bir sonraki ziyaretimizde de uğrayarak araba müzesini de gezmek planlarımız dahilinde. Ziyaret ettiğimiz ilk 2 şaraphanenin aksine, tadım menüsünde daha yeni rekolteli ve uygun fiyatlı şaraplarını tattırıyorlar. Buna rağmen şaraplarının genel olarak lezzet performanslarını yüksek bulduk. Özellikle Sandanski Misket’ten yaptıkları beyaz şarap ve Melnik bölgesinin yerel üzümü olan Shiroka Melnishka üzümünden yapılan rose şaraplarına bayıldık. Uygun fiyatlı şaraplarının performanslarının yüksek olması, premium şaraplarını denemek adına da kesinlikle cesaret veriyor.
Hem tadım hem de şaraphane gezisini İngilizce yapabileceğiniz oldukça keyifli bir şaraphane, 5 adet şarap tadımı ve şaraphane gezisi için kişi başı 10 EUR ödedik. Dışarıdan oldukça sade dursa da, içerik olarak kesinlikle en orijinal, anlatım olarak ise en memnun kaldığımız yer Villa Melnik oldu. Şaraphanenin teknik dizaynında zeminin kot farkından ve yer çekiminden olabildiğince faydalanmaya çalışmışlar. Yer altında bulunan doğal mahzenleri ise tam anlamıyla muhteşem, insanı hayran bırakıyor. Bölgeye ait en orijinal şarapları burada içtik diyebiliriz. Melnik bölgesine ait orijinal üzümleri monosepaj olarak işledikleri Rare Varieties adında bir premium serileri bulunuyor. 1 tanesini tadım menüsünde içme fırsatı bulduk ve bütün Melnik maceramızda en beğendiğimiz şaraplardan birisi oldu. Bu şaraphanede en etkilendiğimiz nokta kesinlikle tadım uzmanının ilgi ve alakası oldu. Şaraphane gezisi sırasında sorduğumuz sorulardan bizim en ilgimizi çeken üzüm çeşitlerini anlayarak bize özel bir tadım seti oluşturdu. Ek olarak rose yerine farklı bir şarap deneme isteğimizi artırarak, rose şarabı ücretsiz olarak bize ikram etti ve şarap tadım setimizi 6’ya yükseltti. Gerek mahzeninin büyüleyici ortamı, gerekse tadımın profesyonelliği ile birlikte en mutlu ayrıldığımız yer oldu Villa Melnik.
Bölgedeki yapılacak turistik aktivite araştırmamızda ilk sırada hep Baba Vanga’nın mezarının ve eskiden yaşadığı evin bulunduğu kompleks çıkıyordu. Google Maps üzerinden fotoğraflarına baktığımızda çok da bir albenisi gözükmeyen yerin puanının 1500 kişi tarafından 4.8+ olmasından ötürü bir şans verelim dedik. Yorumlarda genel olarak “çok spiritüel bir alan, enerjisi çok yüksek” gibi yorumların ağırlıkta olmasından ötürü ön yargılı gittiğimiz bu mekandan huzur dolu bir şekilde ayrıldık. Kozmik enerji vb konulara çok da inanmayan bir çift olarak, arabayı park ettiğimiz andan başlayarak turumuzun her anından pek keyif aldık. Ön yargısız bir biçimde bölgeden geçen herkesin ziyaret etmesi gereken bir yer olarak notlarımızı aldık. Buranın bize en büyük katkısı ise, komplekse girişten hemen önce bulunan sokak satıcılarının yaptığı ev meyve şarapları oldu. Denediğimiz şarapların lezzetine hayran kalırken, en beğendiğimiz şarap olan incir şarabını da evimize almayı ihmal etmedik. Güzel şarabın nereden çıkacağı hiç belli olmuyor 🙂
Melnik Şehir Merkezi
Melnik, Bulgaristan’ın en küçük şehri olarak geçiyor. Bize de Şirince’nin minyatür hali gibi hissettirdi. Yaklaşık 300 kişinin yaşadığı bu minik şehirde Osmanlı döneminden kalan birçok tarihi eser ve geleneksel yapıda tarihi evler bulunuyor. Şarap rotasına gelmişken bu minik şehri de ziyaret etmeden ayrılmak olmaz. Ayrıca şarap satan dükkanlarında da tadım yapmak mümkün ama ücretsiz tattırılanlar genel olarak sofra şarabı seviyesinde oluyor. Kordopulov Evi ve altındaki mahzenleri bu gelişimizde ziyaret etme fırsatı bulamasak da bir sonraki gidişimiz için şimdiden listemize ekledik.
Genel Yorumlar-Notlar
Melnik şaraplarına dair genel gözlemlerimiz ve farklı bilgiler:
Sandanski Misket üzümü bizim Bornova Misketi tarzında. İçtiğimiz her yerde bayağı beğendik. Bölgedeki bize en hitap eden beyaz üzüm oldu.
Normalde rose şarap çok sevmeyen bir çift olarak 2 farklı şaraphanede Shiroka Melnishka’dan yapılmış rose şaraplara bayıldık. Burunda zarif, damakta ise oldukça zengin aromalar barındırıyor. Bu üzüm kesinlikle bunun için işlenmeli. Denediğimiz son 2 şaraphane olmasından ötürü farklı örneklerini deneyemedik ama gelecekteki gezilerimiz için benzerlerini tatmayı not olarak aldık.
Melnik bölgesine has Shiroka Melnishka (Broad-leaved Melnik) üzümünden bir sürü çaprazlama yaparak alt klon üretilmiş, örneğin Melnik 82 üzümü Cabernet Sauvignon ile çaprazlama sonucunda oluşturulmuş. Toplamda 6 farklı tür bulunuyor. Keşfedilmeyi bekleyen çok farklı bir dünya var.
Mavrud üzümü Bulgaristan’da yaygın olsa da bu bölgede sadece tek bir şaraphane işliyor, onlar da işlediği parselde çok spesifik bir uyumdan ötürü işleme kararı almışlar. Ancak Mavrud kesinlikle kendi bölgesinde çok daha başarılı.
Marketlerde farklı küplerde gibi satılan çok şekilli şişelere sahip olan şaraplar var. Tamamen pazarlama taktiği, içinde çok kötü şaraplar var. Şişe için almak isterseniz alınabilir ama içindekini kesinlikle pas geçin 🙂
Melnik’te eskiden beridir geleneksel olarak beyazlar hep orange wine olarak yapılıyormuş. Villa Melnik de bu geleneği sürdürerek birkaç yıl boyunca aynı tarzda şaraplar üretmeye başlamış. Zaman geçtikçe bölgeyi ziyaret eden turistlerin geri bildirimleri bu şarapların normal içim için çok sert olduğu olmuş. Villa Melnik’in önologu da yeni rekoltelerde bu tarzı hafifleştirmiş. Eski rekoltelerde bu bahsedilen sertliği fazlasıyla merak etsek de, yeni rekoltelerdeki sertliği tecrübe etmek bile bize fazlası ile yetti diyebiliriz. 🙂
Favori Şaraplar
İçtiğimiz en favori şaraplar ise şunlar oldu:
Zlaten Rozhen, Sandanski Misket, 2022, Beyaz: Burunda misketten gelen bahar çiçekleri belirgin. Damakta da aynı aroma profili, yüksek alkol ve asidite ile tamamlıyor. Dengeli ve güzel bir beyaz. 7.5
Villa Melnik, Rare Varieties, Melnik 82, 2019, Kırmızı:, Kesinlikle genç olmasına rağmen içtiğimiz en güzel Melnik klonu örneği bu şarap. Meyvemsiliği yüksek, tanenleri hissedilen, damağı kuvvetli bir şarap. Siyah meyveler, bitter çikolata ve bulgar meşe fıçısının zarif dokunuşu çok etkileyici. Bir kaç yıl sonra yeniden tatmayı çok isteriz. 7.4
Bonus: Baba Vanga Anıt Parkı Girişinde Satılan İncir Şarabı, artık ortamın enerjisinden midir bilinmez, bayılarak içtiğimiz hafif tatlımsı harika bir ev şarabı. 7.5
Biz bu bölgeyi çok sevdik. Bizim için jeopolitik konumundan ötürü önümüzdeki yıllarda defalarca ziyaret edeceğimiz de belli. Bu kadar kaliteli şarapların bulunduğu bir bölgeyi sık sık ziyaret ediyor olmak, şarap tutkunu bir çiftin güzel bir şansı olsa gerek. Önümüzdeki yıllarda daha detaylı keşiflerimiz ile birlikte yeniden görüşmek üzere Melnik 🙂